O kolayca İngilizce yazıyor.
- He writes English with ease.
O, kolayca ata bindi.
- She mounted the horse with ease.
O, bilmeceyi kolaylıkla çözdü.
- She solved the puzzle with ease.
İşi kolaylıkla yaptı.
- She did the job with ease.
Ahşap evler kolayca tutuşurlar.
- Wooden houses catch fire easily.
Askerler isyanı kolayca bastırdı.
- The troops easily put down the rebellion.
Yarına kadar rahatça bekleyebilirim.
- I can easily wait till tomorrow.
Arzu ettiğini kolaylıkla alabildi.
- She managed to get what she desired easily.
Bu cihaz deniz suyunu kolaylıkla içme suyuna çevirmeyi mümkün kıldı.
- This device made it possible to turn sea-water into fresh water easily.
... and that's a decision that is ease their financial stress and boosted their ...
... And the relative ease with which television ...