Ödevimi güçlükle bitirdim.
- I finished my homework with difficulty.
Köpek güçlükle nefes aldı.
- The dog breathed with difficulty.
Yaşlı kadın merdivenleri güçlükle tırmandı.
- The old woman climbed the stairs with difficulty.
Onlar öğretmenlerinin sorusuna güçlükle cevap verdi.
- They answered their teacher's question with difficulty.
Biz dağa tırmandık ama zorlukla.
- We climbed up the mountain, but with difficulty.
Batan tekneden zorlukla kaçtım.
- I escaped from the sinking boat with difficulty.
Tom bizim en çetin işçilerimizden biridir.
- Tom is one of our hardest workers.
Tom her zaman iş başında çetin.
- Tom is always hard at work.
O, yumurtalarını katı haşlanmış seviyor.
- She likes her eggs hard-boiled.
Yumurtamı katı kaynat lütfen.
- Boil my eggs hard, please.
Bu benim için çok zordu.
- It's too hard for me.
Yabancı dil öğrenmek zordur.
- It's hard to learn a foreign language.
Tom güçlükle yürüyebiliyordu.
- Tom could hardly walk.
Bazı yıldızlar çıplak gözle güçlükle görülebilmektedir.
- Some stars are hardly visible to the naked eye.
Kader bana acımasız bir ders verdi.
- Fate taught me a hard lesson.
O acımasız öğretmenin bugün bize zor bir test vereceğinden oldukça eminim.
- I'm pretty sure that that mean teacher will give us a hard test today.
İngilizce çok zor, değil mi?
- English is pretty hard, isn't it?
Bu benim için çok zordu.
- It's too hard for me.
O, kimsenin hayal edemeyeceği en büyük sıkıntıya katlandı.
- He put up with the greatest hardship that no one could imagine.
Birçok büyük insan gençliklerinde zorluklardan geçmişlerdir.
- Many great men went through hardship during their youth.
Dün şiddetli kar yağdı.
- It snowed hard yesterday.
Dün şiddetli yağmur yağdı.
- It rained hard yesterday.
Biz çok çalışmak için zorlandık.
- We were forced to work hard.
Hayat bu günlerde zorlaşıyor.
- Life is getting hard these days.
Neredeyse hiç kimse bu hayvanı yakından görmedi.
- Hardly anyone has seen this animal up close.
Tom'un neredeyse hiç yakın arkadaşı yok.
- Tom has hardly any close friends.
Çok çalışıyorsun. Bir süre ağırdan al.
- You are working too hard. Take it easy for a while.
Onun köpeği ağır duyar.
- His dog is hard of hearing.
His degree was hard earned.
He made his way hardly through the enemies to the castle.
... available, more difficulty in finding things that are ...
... that I play with in this book is called desirable difficulty. ...