wissenschaftler

listen to the pronunciation of wissenschaftler
ألمانية - التركية
- {'visınşaftlır} r bilim adamı, bilgin
(in [die])[der] bilim adamı, bilgin, âlim
bilim adam
bilim adamları
bilimadamları
ilim adamı
bilim adamı
der Wissenschaftler
bilim adamı
الإنجليزية - التركية

تعريف wissenschaftler في الإنجليزية التركية القاموس.

researcher
{i} araştırmacı

Ultraviyole ışınlarının ani artışı araştırmacıları ozon deliklerinin varlığına inandırdı. - The sudden increase of ultraviolet rays made the researchers believe in the existence of ozone holes.

O, bir araştırmacı olmayı planlıyorum dedi. - He said, I plan to become a researcher.

scholar
{i} bilgin

O bilgin büyük bir bilimsel keşif yaptı. - That scholar made a great scientific discovery.

Önde gelen bilginler konferansta bildiri sunmaya davet edilmiştir. - Leading scholars have been invited to present papers at the conference.

scholar
{i} alim

O şimdiye kadar yaşamış olanlar kadar büyük bir alimdir. - He is as great a scholar as ever lived.

Otuz iki Madagascan alimi Çin'e uçuyor. - Thirty-two Madagascan scholars are flying to China.

scholar
{i} öğrenci

Eileen çok iyi bir öğrenciydi. O Syracuse Üniversitesinde okumak için bir burs kazandı. - Eileen was a very good student. She earned a scholarship to attend Syracuse University.

Bu öğrenci zengin değil, o yurtdışında eğitim için bir burs kazandı. - This student isn't rich, he won a scholarship to study abroad.

scholar
allame
scholar
çok bilgili kimse
scholar
tahsilli kimse
scholar
Uzman, mütehassis; belli bir sahada geniş bilgiye sahip olan kişi

A Shakespearean scholar.

researcher
{i} arama çalışması yapan kimse
scholar
{i} burslu öğrenci
scholar
{i} mektepli
scholar
{i} bilge
scholar
burslu öğrenci/bilgin
scholar
edebi ilimlerde araştırma yapan kimse
scholar
{i} okumuş kimse
ألمانية - الإنجليزية
scientist
researcher
research scientist
research scientists
natural scientist
scholar
scientists

Many scientists have the reputation of being eccentric. - Viele Wissenschaftler stehen im Ruf, exzentrisch zu sein.

He is numbered among the greatest scientists in the world. - Er wird zu den größten Wissenschaftlern der Welt gezählt.

researchers
natural scientists
Wissenschaftler haben bei der Lösung des Rätsels schöne Fortschritte erzielt.
Scientists have gone some way towards solving the puzzle
Wissenschaftler haben das fehlende Gen entdeckt.
Scientists have identified the missing gene
Wissenschaftler haben festgestellt, dass das weibliche Gedächtnis leistungsfähig
Scientists have determined that the female memory is more powerful than the male
Wissenschaftler untersuchen die Wirkung der Ernährung bei der Krebsbekämpfung.
Scientists are investigating the effects of diet on fighting cancer
Die Wissenschaftler sind angesichts dieses mysteriösen Virus ratlos.
Scientists are stumped by this mystery virus
Im Vorwort würdigte sie die wichtige Vorarbeit früherer Wissenschaftler.
In the preface she acknowledged the important work done by past scholars
die Biotechnikfirmen und ihre gefügigen Wissenschaftler
the biotech companies and their tame scientists
ein Wissenschaftler von Rang
a scientist of distinction
ein hochgeachteter Wissenschaftler
a highly esteemed scientist
der Wissenschaftler
the scientist