O, ormanda yürüdüğünü, yabani çiçekler aradığını söyledi.
- She said she was walking through the woods, looking for wild flowers.
Yabani kuşları izlemek çok eğlenceli.
- Watching wild birds is great fun.
Yağmur ormanlarının, dünya yüzeyinin sadece yüzde ikisini kaplamasına rağmen; vahşi bitki, hayvan ve bitki türlerinin yarısından fazlası orada yaşar.
- Although rainforests make up only two percent of the earth's surface, over half the world's wild plant, animal and insect species live there.
Vahşi Jaguarlar hakkında rüya gördü.
- She dreamt about wild jaguars.
En çılgın hayallerimde bile benimle çıkacağını asla düşünmedim.
- Never in my wildest dreams did I ever think you'd go out with me.
Kalbi çılgınca çarpıyordu.
- His heart was beating wildly.
Çölde tek başına hayatta kalabilir misin?
- Could you survive alone in the wilderness?
Kızların kır çiçekleri topladığını gördüm.
- I saw the girls pick the wild flowers.
Tom ve Mary nehrin yanında birkaç kır çiçeği topladı.
- Tom and Mary picked some wildflowers by the river.
Barbarlar kızgın vahşi bir hayvanın görünüşünden korkuyorlar.
- Savages fear the appearance of a fierce wild beast.
Barbarlar kızgın vahşi bir hayvanın görünüşünden korkuyorlar.
- Savages fear the appearance of a fierce wild beast.
Kediler yaban hayatı için üst düzeyde tehdittir. Daha şimdiden otuz üç tane türün küresel çapta yok olmasından sorumludurlar ve her yıl milyarlarca yabani kuş ve memeliyi öldürmektedirler.
- Cats are the top threat to wildlife. They already are responsible for the global extinction of thirty three species and kill billions of wild birds and mammals each year.
Örgüt, yaban hayatı korumasında başlıca rol oynar.
- The organization plays a principal role in wildlife conservation.
Tüketici fiyat endeksi çılgınca dalgalanıyor.
- The consumer price index has been fluctuating wildly.
Kalbi çılgınca çarpıyordu.
- His heart was beating wildly.
Parti oldukça tenhaydı.
- The party was pretty wild.
Bugün bölgemiz için fırtınalı hava tahmini yapılıyor.
- Wild weather is forecast for our region today.
Çocuklar vahşice koşuyor.
- The kids are running wild.
Senin hayal gücünün vahşice koşmasına izin ver.
- Let your imagination run wild.
The island of Chincoteague is famous for its wild horses.
After mending the lion's leg, we returned him to the wild.
The javelin flew wild and struck a spectator, to the horror of all observing.
It's not a term that we in the police had heard before, the chief said, noting that the police were unaware of any similar incident in the park recently. They just said, 'We were going wilding.' In my mind at this point, it implies that they were going to raise hell..
Her mother was wild with fear when she didn't return home after the party.