wholly.

listen to the pronunciation of wholly.
الإنجليزية - التركية

تعريف wholly. في الإنجليزية التركية القاموس.

all
{i} hepsi

Hepsi bununla tamamlandı. - All is completed with this.

Onların hepsi lezzetliydi! - All of it was delicious!

wholly
büsbütün
wholly
tamamen

Seninle tamamen aynı fikirdeyim. - I am wholly in agreement with you.

Tamamen NTT'ye ait şirket, iyi kazanıyor. - The company, wholly owned by NTT, is doing well.

all
{i} her şey

Aşkta ve savaşta her şey adildir. - All's fair in love and war.

Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir. - One will be judged by one's appearance first of all.

wholly
kamilen
wholly
bütünüyle
wholly
tümüyle
wholly
eksiksiz bir biçimde
wholly
eksiksiz olarak
all
bütün

Bahçedeki bütün çiçekler sarı. - All the flowers in the garden are yellow.

Para bütün kötülüğün köküdür. - Money is the root of all evil.

all
her iki taraf
all
tamamen

Bütün gün boyunca çiftlikte çalıştığı için, o tamamen yorgundu. - Having worked on the farm all day long, he was completely tired out.

Tom tamamen bitkindi. - Tom was all worn out.

all
her biri

Her biri için bir dizüstü bilgisayar yerine bütün konularım için üç halkalı klasör kullanırım. - I use a three-ring binder for all my subjects instead of a notebook for each one.

Ben dünyadaki tüm kuşların efendisiyim ve sadece düdüğüme üflemek zorundayım ve her biri bana gelecektir. - I am master of all the birds in the world, and have only to blow my whistle and every one will come to me.

all
all fours dört ayak
all
all his life butun ömrünce
all
{s} özbeöz

O özbeöz Amerikalı bir adamla evlenmek istedi. - She wanted to marry an all-American man.

all
{s} her

Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır. - Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.

Parlayan her şey altın değildir. - All that glitters is not gold.

all
tümü, tümünü
all
{s} tüm

Buradaki tüm ağaçları kesecek misin? - Are you going to cut down all the trees here?

Bebek tüm gece ağladı. - The baby cried all night.

all
alayı
all
tümü

O tümüyle siyah giyindi. - She was dressed all in black.

Sıcak suyun tümünü kullanma. - Don't use all the hot water.

all
büsbütün

Tom büsbütün o kadar kötü olamaz. - Tom can't be all that bad.

all
all night bütün gece
all
diğe

Diğer tüm diller Uygurca'dan daha kolaydır. - All the other languages are easier than Uighur.

Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir. - 80% of all English words come from other languages.

all
{s} bütün, tüm; hepsi: All roses have thorns. Bütün güller dikenlidir. He worked all day. Bütün gün çalıştı
wholly
bütün bütün
wholly
hep
wholly
tümden
wholly
z. tamamıyla, bütünüyle
الإنجليزية - الإنجليزية
purely
completely and entirely; to the fullest extent
completely
{a} totally, completely, perfectly
{a} all
holly
In a whole or complete manner; entirely; completely; perfectly
completely, totally, fully, absolutely
emphasis You use wholly to emphasize the extent or degree to which something is the case. While the two are only days apart in age they seem to belong to wholly different generations For urban areas this approach was wholly inadequate = completely, entirely. completely
exclusively and solely
To the exclusion of other things; totally; fully
to a complete degree or to the full or entire extent (`whole' is often used informally for `wholly'); "he was wholly convinced"; "entirely satisfied with the meal"; "it was completely different from what we expected"; "was completely at fault"; "a totally new situation"; "the directions were all wrong"; "it was not altogether her fault"; "an altogether new approach"; "a whole new idea"
wholly.
المفضلات