turn to someone.
Ama ben duş musluğunu açmak için çalıştığımda, bu siyah kabarcıklı sıvı dışarı çıktı.
- But when I tried to turn the shower faucet, this black bubbly liquid came out.
Radyoyu açmak için butona bastım.
- I pressed the button to turn the radio on.
Sana sağa dönmeni emrediyorum
- I order you to turn right.
Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
- Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
O, bu elbiseyi giydiği zaman beni heyecanlandırır.
- He turns me on when he wears those clothes.
O, aşkını heyecanlandırdı.
- She turned on her lover.
Bu tırtıl harika bir kelebeğe dönüşecek.
- This catterpillar will turn into a beautiful butterfly.
Mart 1841 sonlarına doğru onun soğuk algınlığı pnömoniye dönüştü.
- Late in March 1841, his cold turned into pneumonia.
Hükümet temel değişiklikler yapmalı.
- The government must make fundamental changes.
Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.
- Physical changes are directly related to aging.
Tom doesn't know whether to turn left or right.
- Tom weiß nicht, ob sich nach links oder rechts zu wenden ist.
I don't know who to turn to.
- Ich weiß nicht, an wen ich mich wenden soll.