Refah içinde yaşayan insanları küçümsedi.
- He despised those who lived on welfare.
Öğrencilerimizin deprem kurbanlarının refahına katkıda bulunmaları için bize izin verin; cebimizdeki bozuk paralar bile bir yere kadar yeterli olacaktır.
- Let us students contribute to the welfare of the victims of the earthquake; even loose change will go a long way.
Kurul sosyal yardımı görüşüyor.
- The committee is discussing social welfare.
Sami sosyal yardımlar alıyordu.
- Sami was receiving welfare benefits.