Onun ne zaman geri geleceğini bilmiyorum.
- Ich weiß nicht, wann sie zurück sein wird.
Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman?
- Äußerte sich der Fehler bereits von Anfang an, oder erst später? - Wann?
Ne zaman burada yüzebilirim?
- When can I swim here?
Genellikle ne zaman yatarsın?
- When do you usually go to bed?
Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım.
- I met him once when I was a student.
Ben bir öğrenci iken, ona sık sık yazdım.
- I often wrote to her when I was a student.
Gitmen gerektiğinde bana söyleyeceksin, değil mi?
- You'll tell me when you need to leave, won't you?
Ne zaman orada olmam gerektiğinden emin değilim.
- I'm not sure when I should be there.
Bütün söylediği zamanı geldiğinde öğreneceğimizdi.
- All she said was that we would know when the time came.
Sevdiği genç onunla konuşmak için geldiğinde, o telaşlandı.
- She got all flustered when the boy she likes came over to talk to her.
Üzücü haber geldiğinde çok iyi vakit geçiriyordum.
- I was having a very good time, when the sad news came.
Tom ve Mary çocukken birlikte çok vakit geçirdiler.
- Tom and Mary spent a lot of time together when they were kids.
Keşke dışarı çıktığın zaman kapıyı kapatsan.
- I wish you would shut the door when you go out.
Zamanımız olduğunda onu yapacağız.
- We'll do it when we have time.
Bir an önce onu kullanmak istediğimi bildiğin halde niçin tavuğu böyle alması zor bir yere koydun?
- Why did you put the chicken in such a difficult place to get when you knew that I wanted to use it right away?
The seven questions that an engineer has to ask himself are: who, what, when, where, why, how and how much.
- Die sieben Fragen, die sich ein Ingenieur stellen muss, sind: wer, was, wann, wo, warum, wie und wie viel.
Sometime I'll definitely visit France. I just don't know exactly when.
- Es ist unvermeidbar, dass ich eines Tages nach Frankreich gehe, ich weiß nur nicht, wann.