vurdurmak

listen to the pronunciation of vurdurmak
التركية - الإنجليزية
bump start
vur
struck

The clock has already struck noon. - Saat zaten öğleyi vurdu.

Lightning struck the tower. - Yıldırım kuleyi vurdu.

vur
{f} shot

Benjamin shot a bear with a rifle. - Benjamin, bir ayıyı tüfekle vurdu.

The policeman was off duty when he was shot to death. - Polis vurularak öldürüldüğünde izinliydi.

vur
{f} smitten

Dan was immediately smitten with Linda. - Dan hemen Linda'ya vuruldu.

He was smitten with your mother. - O senin annene vurulmuş.

vur
{f} pounding

My heart is pounding so hard it feels like it's going to explode. - Kalbim o kadar çok sert vuruyor ki patlayacakmış gibi geliyor.

Tom started pounding on the door. - Tom kapıya vurmaya başladı.

vur
{f} slap
vur
{f} hit

A massive earthquake of magnitude 8.8 hit the Japanese islands today. - 8.8 büyüklüğündeki büyük deprem bugün Japon adalarını vurdu.

If it had not been for his timely hit, our team would have lost the game. - Zamanında vuruş olmasaydı, bizim takım oyunu kaybetmiş olurdu.

vur
{f} beating

The rain is beating against the windows. - Yağmur pencerelere vuruyor.

I saw him beating the animal. - Onun hayvana vurduğunu gördüm.

vur
{f} batting

He has a high batting average. - Onun yüksek bir topa vuruş averajı vardır.

vur
{f} flick
vur
{f} knock

Tom knocked Mary down. - Tom Mary'ye vurup yere serdi.

Tom knocked him down. - Tom ona vurup yere yıktı.

vur
{f} thwack
vur
{f} striking

It was a bright cold day in April, and the clocks were striking thirteen. - Nisanda aydınlık soğuk bir gündü ve saat on üçü vuruyordu.

vur
{f} clout
vur
{f} smote
vur
{f} swipe
vur
{f} beaten

Have you ever beaten your dog? - Hiç köpeğine vurdun mu?

I've never beaten Tom. - Ben hiç Tom'a vurmadım.

vur
{f} thump
vur
{f} hitting

Tom didn't blame Mary for hitting John. - Tom, John'a vurduğu için Mary'yi suçlamadı.

Ow! Yukiko! That hurts! Quit hitting me with your fists! - Ooo! Yukiko! O acıtıyor! Bana yumruklarınla vurmaktan vazgeç!

vur
{f} sock
vur
whacked

Tom whacked the dog with his cane. - Tom bastonu ile köpeğe vurdu.

vur
whacking
vur
battering
vur
{f} beat

The rain beats against the window pane. - Yağmur pencere camına vuruyor.

Have you ever beaten your dog? - Hiç köpeğine vurdun mu?

vurdurma
bump start
التركية - التركية
Vurmasına yol açmak
Vurmasına yol açmak: "Hafif sesli bütün aletleri susturup davulu sabaha kadar vurdurmak istiyorum."- F. R. Atay
vurdurma
Vurdurmak işi
vurdurmak
المفضلات