The boxer struck his opponent hard.
- Boksör rakibine sert vurdu.
The clock has already struck noon.
- Saat zaten öğleyi vurdu.
Benjamin shot a bear with a rifle.
- Benjamin, bir ayıyı tüfekle vurdu.
The man who shot him was Sirhan Bishara Sirhan.
- Onu vuran adam Sirhan Bişara Sirhandı.
He was smitten with your mother.
- O senin annene vurulmuş.
Dan was immediately smitten with Linda.
- Dan hemen Linda'ya vuruldu.
Tom started pounding on the door.
- Tom kapıya vurmaya başladı.
My heart is pounding so hard it feels like it's going to explode.
- Kalbim o kadar çok sert vuruyor ki patlayacakmış gibi geliyor.
We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs.
- Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.
If it had not been for his timely hit, our team would have lost the game.
- Zamanında vuruş olmasaydı, bizim takım oyunu kaybetmiş olurdu.
The rain was beating against the windows.
- Yağmur pencerelere vuruyordu.
I saw him beating the animal.
- Onun hayvana vurduğunu gördüm.
He has a high batting average.
- Onun yüksek bir topa vuruş averajı vardır.
Tom knocked Mary down.
- Tom Mary'ye vurup yere serdi.
Hold on, someone is knocking at my door.
- Bekle , biri kapıma vuruyor.
It was a bright cold day in April, and the clocks were striking thirteen.
- Nisanda aydınlık soğuk bir gündü ve saat on üçü vuruyordu.
I've never beaten Tom.
- Ben hiç Tom'a vurmadım.
Have you ever beaten your dog?
- Hiç köpeğine vurdun mu?
Ow! Yukiko! That hurts! Quit hitting me with your fists!
- Ooo! Yukiko! O acıtıyor! Bana yumruklarınla vurmaktan vazgeç!
We couldn't stop him from hitting her.
- Onun ona vurmasını engelleyemedik.
Tom whacked the dog with his cane.
- Tom bastonu ile köpeğe vurdu.
Have you ever beaten your dog?
- Hiç köpeğine vurdun mu?
Why did your father beat you?
- Neden baban sana vurdu?