تعريف visiting في الإنجليزية التركية القاموس.
- {s} ziyaret
Yeni müze ziyaret etmeye değer.
- The new museum is worth visiting.
Fred'in annesiyle birlikte Kyoto'u ziyaret edişini hatırlıyorum.
- I remember Fred visiting Kyoto with his mother.
- {s} ziyaret eden
Ziyaret eden yazarın onuruna bir parti düzenlendi.
- A party was held in honor of the visiting writer.
- (Spor) deplasmana gitmek
- {f} ziyaret et
Yeni müze ziyaret etmeye değer.
- The new museum is worth visiting.
Büyük şehirleri ziyaret etmekten hoşlanmam.
- I don't like visiting big cities.
- visiting pr
- visiting book yapılmış veya yapılacak ziyaretlerin yazıldığı defter
- visiting nurse gezer hastabakıcı
- visiting day kabul günü
- {s} konuk olan
- visiting card kartvizit
- resmi ziyarette bulunan kimse
- ziyaret ederek
- visit
- ziyaret
Kasabayı ziyaret edenler yıldan yıla artıyor.
- Visitors to that town increase in number year by year.
Fransa Başkanı, Okinawa'yı ziyaret etti.
- The President of France visited Okinawa.
- visit
- ziyaret etmek
Kore'yi ziyaret etmek istiyorum.
- I want to visit Korea.
Ben, bir gün ülkenizi ziyaret etmek istiyorum.
- I'd like to visit your country someday.
- visiting officer
- (Kanun) müfettiş
- visiting nurse
- ziyaretçi hemşire
- visiting professor
- ziyaretçi profesör
- visiting place
- ziyaret yeri
- visiting researcher
- araştırmacı Ziyaret
- visiting scholar
- misafir öğretim üyesi
- visiting book
- ziyaretçi defteri
- visiting card
- kartvizit
- visiting correspondent
- (Askeri) ziyaretçi muhabir
- visiting correspondent
- (Askeri) ZİYARETÇİ MUHABİR: Kara kuvvetleri komutanı veya baş komutan tarafından bir harekat sahasını ziyaret ve intibalarını ancak ziyareti sona erdikten sonra yayınlamak yetkisi verilmiş bir gazeteci, yazar, radyo muhabiri veya fotoğrafçı. Bu muhabir bir karargaha bağlı değildir ve resmi üniforma giymez. Ayrıca bakınız: "correspondent"
- visiting day
- kabul günü
- visiting day
- ziyaret günü
- visiting friends and relatives
- arkadaş ve akraba ziyareti
- visiting hours
- ziyaret saatleri
- visiting lecturer
- (Eğitim) ziyaretçi öğretim üyesi
- visiting prof
- (Eğitim) ziyaretçi öğretim üyesi
- visiting room
- görüşme odası
- visiting team
- konuk takım
- visiting team
- konuk ekip
- visiting user
- (Bilgisayar) ziyaret eden kullanıcı
- visiting users
- (Bilgisayar) ziyaret eden kullanıcılar
- Congratulations
- Tebrikler!/Tebrik ederim
- visit
- {f} misafir olmak
- visit
- {f} musallat olmak
- visit
- {f} ziyarete gitmek
Tom, Kuzey Kutbu'nda Santa Claus'u ziyarete gitmek istediğini söyledi.
- Tom said that he wanted to go visit Santa Claus at the North Pole.
Kız arkadaşımı ziyarete gitmek için bazen otobüse binerim.
- Sometimes I take a bus to visit my girlfriend.
- visit
- gezmek
- visit
- ayak basmak
- visit
- dadanmak
- visit
- -e gelmek
- visit
- (Spor) deplasman
- visit
- -e gitmek
- visit
- ziyarette bulunmak
Şirketimize ziyarette bulunmak için zaman ayırdığınız için size teşekkürler.
- Thank you for taking the time out to pay a visit to our company.
- visit
- muayene etmek
- visit
- (Tıp) vizit
- visit
- ziyaret gerçekleştirmek
- visit
- görmek
Los Angeles görmek istediğim şehirlerden birisidir.
- Los Angeles is one of the cities that I want to visit.
Sadece yerli Amerikalıları görmek için Amazon ormanını ziyaret etmek istiyorum.
- I want to visit the Amazon forest just to see Native Americans.
- visit
- muayene
- visit
- sık sık gitmek
- visit
- resmî ziyarete gitmek
- visit
- görmeye gitmek
- visit
- {f} laflamak
- visit
- resmî ziyaret
- visit
- vizite
- visit
- {f} çektirmek
- visit
- teftiş
- visit
- {f} ziyaret et
Kore'yi ziyaret etmek istiyorum.
- I want to visit Korea.
Fransa Başkanı, Okinawa'yı ziyaret etti.
- The President of France visited Okinawa.
- visit
- (doktor) muayene etmek
- visit
- {f} çene çalmak
- visit
- ziyaret etme
- visit
- {f} -e misafir olmak: I'm going to visit my friends in Florence for a day or two. Bir iki gün
- visit
- {f} uğramak
Tom'un bir ziyaret için uğramak isteyip istemediğini göreceğiz.
- I'll see if Tom wants to come over for a visit.
- visit
- {f} teftiş etmek
- visit
- gömrüşmeye gitmek
- visit
- doktorun hastaya gitmesi
- visit
- sohbet
Sami ziyaretçilerle sohbet etti.
- Sami chatted to the visitors.
Bir fincan kahve içerken onunla sohbet etti.
- He visited with her over a cup of coffee.
- visit
- {f} -i ziyaret etmek, -i görmeye gitmek
- visit
- hastayı muayene için gitmek özel bir maksatla gelmek
- visit
- resmi ziyarette bulunmak
- visit
- misafirlik