His lie weighed on his conscience.
- Vicdanında yalanını tarttı.
He has no conscience.
- Onun hiç vicdanı yok.
You have no scruples.
- Sizin vicdanınız yok.
Tom was full of remorse after stealing Mary's car and writing it off.
- Tom Mary'nin arabasını çaldıktan sonra vicdan azabıyla doluydu ve bir kalemde sildi.