vicdanında

listen to the pronunciation of vicdanında
التركية - الإنجليزية
on one's mind
In one's thoughts, especially persistently or recurrently
Causing worry or preoccupation
vicdan
conscience

His lie weighed on his conscience. - Vicdanında yalanını tarttı.

He has no conscience. - Onun hiç vicdanı yok.

vicdan
conscience bulunç
vicdan
inner
vicdan
inner man
vicdan
scruple

You have no scruples. - Sizin vicdanınız yok.

vicdan
remorse

Tom was full of remorse after stealing Mary's car and writing it off. - Tom Mary'nin arabasını çaldıktan sonra vicdan azabıyla doluydu ve bir kalemde sildi.

vicdan
{i} heart
vicdan
the inner man
vicdan
inwit
Vicdan
self-conscience
vicdan
clear conscience
التركية - التركية

تعريف vicdanında في التركية التركية القاموس.

Vicdan
(Osmanlı Dönemi) ZİMMET
VİCDAN
(Osmanlı Dönemi) Duyma, duygu
VİCDAN
(Osmanlı Dönemi) Kendinden geçme, dalma
VİCDAN
(Osmanlı Dönemi) İnanç
VİCDAN
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyi bir halde görme, bulma
VİCDAN
(Osmanlı Dönemi) Şuur
VİCDAN
(Osmanlı Dönemi) İnsanın içindeki iyiyi kötüden ayırabilen ve iyilik etmekten lezzet duyan ve kötülükten elem alan manevî his
VİCDAN
(Osmanlı Dönemi) Din.Vicdanın anâsır-ı erbaası ve ruhun dört havassı olan irade, zihin, his, lâtife-i Rabbaniye, herbirinin bir gayât-ül gayâtı var: İradenin ibadetullâhdır. Zihnin ma'rifetullahdır. Hissin muhabbetullahdır. Lâtifenin müşâhedetullâhtır. Takva denilen ibadet-i kâmile dördünü taz
VİCDAN
(Osmanlı Dönemi) Bâtın ile Hakkı tanımak
vicdan
(Osmanlı Dönemi) insanın içindeki iyiyi kötüden ayırabilen ve iyilik etmekden lezzet duyan ve kötülükten elem alan mânevi bir his
vicdan
Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç: "... başkanlığı da bir vicdan rahatlığıyla ona devretmiş."- Y. K. Karaosmanoğlu
vicdanında
المفضلات