Çok güzel görünümlü bir el yazısı var.
- She has very nice-looking handwriting.
Bu çok güzel bir şömine.
- This is a very nice fireplace.
Meg'in güzel bir yüzü var.
- Meg has a lovely face.
Her nezaman böyle güzel bir yağmurumuz olsa, ben yıllar öncesini, ikimizi hatırlıyorum.
- Whenever we have such lovely rain, I recall the two of us, several years ago.
İki oğlan sevimli bir kediyle yalnız yaşıyorlardı.
- The two boys lived alone with a lovely cat.
Bir çocuk ne kadar aptalsa o kadar sevimlidir.
- The stupider the child, the more lovely.
Ve yolun her adımında benim arkamda olan sevgili karım Kate'e teşekkür etmeliyim.
- And I must thank my lovely wife, Kate, who was behind me every step of the way.
O hoş bir sonbahar akşamı idi.
- It was a lovely autumn evening.
Siz çok hoş bir seyircisiniz.
- You're such a lovely audience.
... Some are very nice. ...
... of all, solar power is very nice, but it's twice as expensive as fossil fuel technology ...