O kadar fazla ödemeye param yetmez.
- I cannot afford to pay so much.
Nasıl oluyor da Japon tarihi hakkında o kadar çok şey biliyorsun?
- How come you know so much about Japanese history?
Sizi çok güldürecek ne oldu?
- What happened to make you laugh so much?
Çok fazla ağırlık kaldırırken kolunu incitti.
- He hurt his arm lifting so much weight.
Para için o kadar çok kaygılanma.
- Don't worry about money so much.
Nasıl oluyor da Japon tarihi hakkında o kadar çok şey biliyorsun?
- How come you know so much about Japanese history?
Keşke bacağım bu kadar çok acımasa.
- I wish my leg didn't hurt so much.
Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
- See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.