Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
- Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
O, anladığım kadarıyla haklıdır.
- The way I see it, he is right.
Sanırım sen haklısın.
- I think you're right.
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
Bir bisiklet yolu doğrudan doğruya evimin önünden geçer.
- A bike path goes right past my house.
Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.
- The house looked good; moreover, the price was right.
Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
- Cheer up! It will soon come out all right.
Tamam, şimdi yetki bende.
- All right, I'm in charge now.
Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.
- In America cars drive on the right side of the road.
Sağ tarafınıza yatın.
- Lie on your right side.
Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön.
- Go along this street and turn right at the bank.
Bu hataları düzeltmelisin.
- You must put these mistakes right.
Bu pek doğru görünmüyor.
- That doesn't seem right.
Pekala, ben dinliyorum.
- All right, I'm listening.
Tom doğruca Mary'nin tuzağına yürüdü.
- Tom walked right into Mary's trap.
Tom doğruca bana baktı.
- Tom looked right at me.
Bu iki çizgi dik açılıdır.
- These two lines are at right angles.
Tom, şimdi o sorunu çözemeyecek kadar çok yorgun görünüyor.
- Tom appears to be too tired to tackle that problem right now.
Haklı olabilirsin, ama bizim çok az farklı bir görüşümüz var.
- You may be right, but we have a slightly different opinion.
Anahtarı sağa doğru dönder.
- Turn the key to the right.
O, sağa doğru keskin bir dönüş yaptı.
- He made a sharp turn to the right.
Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.
- The house looked good; moreover, the price was right.
Bu tam olarak doğru değil.
- That's not exactly right.
Tom tam olarak haklı.
- Tom is exactly right.
The fog was right hard to see through so I was on Tom Pritchard before I saw him.