Çok kibar olsa bile ona kesinlikle güvenmiyorum. - Even if he's very nice, I don't really trust him.
Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
- That tie suits you very well.
Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
- I haven't a very good dictionary.
I am very against the legalisation of drugs - Uyuşturucuların yasalaşmasına tümüyle karşıyım.
We got very drunk. - Zilzurna sarhoş olduk.
You are the very definition of love - Sen aşkın ta kendisisin.
Tom'un pek çok arkadaşı yok.
- Tom doesn't have very many friends.
Yemek hakkında pek müşgülpesent değilim.
- I'm not very particular about food.
Mac, benim arkadaşım. O, köpekleri çok sever.
- Mac is my friend. He likes dogs very much.
Köpeklere çok düşkündür.
- She is very fond of dogs.
He left his last job for very this reason - İşinde tam bu yüzden ayrıldı.
O, tam çalma anında tespit edildi.
- He was detected in the very act of stealing.
Burası tam uzun süredir ziyaret etmek istediğim yer.
- This is the very place that I have long wanted to visit.
Marcus had scratched a door; the very one I had just entered moments ago, with a pen that had run out of ink - Marcus birkaç dakika önce girmiş olduğum aynı kapıyı mürekkebi tükenmiş bir kalemle çizdi.
Avrupa'ya gitmek çok heyecan verici ama aynı zamanda korkutucu.
- Going to Europe is very exciting, but also scary.
O sadece bir doktor değil, aynı zamanda çok ünlü bir roman yazarıdır.
- Not only was he a doctor, he was also a very famous novelist.
Those were his very last words - Bunlar onun en son sözleriydi.
Makyajsızken bile çok hoş.
- Even without makeup, she's very cute.
Kritik anlarda en güçlülerin bile zayıflara ihtiyacı vardır.
- In critical moments even the very powerful have need of the weakest.
This is the very proof of God's grace - Bu Tanrı'nın lütfunun kati kanıtıdır.
Leyla ve Sami çok korkunç bir katil çiftiydi.
- Layla and Sami were a very gruesome couple of killers.
Seri katillerin çoğu, çocukluklarında şiddete maruz kalmışlardır, ama çocukluklarında şiddete maruz kalan çok az insan, sonradan seri katil olmuştur.
- Most serial killers have experienced brutal childhoods, but very few people who experienced brutal childhoods later become serial killers.
O salt melodi bana gençliğimi hatırlattı.
- That very tune reminded me of my adolescence.
Doğum günü için çok özel bir şey istiyor.
- She wants something very special for her birthday.
Tom çok özel bir öğrenci.
- Tom is a very dedicated student.
This is the very house where we stayed - Oturduğumuz gerçek (asıl) ev buydu.
Seni anlamak gerçekten çok zor.
- Understanding you is really very hard.
O gerçekten çok zeki.
- He is very clever indeed.
Ben ırkçı değilim, ama ile başlayan her cümlenin gerçekten çok ırkçı olması muhtemeldir.
- Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed.
Gerçekten çok mutluydum.
- I was really very happy.
Durum çok korkunç oldu.
- The situation became very dire.
Kötü! Çok kötü! Korkunç!
- It's bad! Very bad! Horrible!
Biz pek çok konuşmadık.
- We didn't talk very much.
Onun şapkası çok komik görünüyordu.
- Her hat looked very funny.
O komedyen çok komik.
- That comedian is very funny.
Tom konserden çok fazla hoşlanmadı.
- Tom didn't enjoy the concert very much.
Hanako keki çok fazla seviyor.
- Hanako likes cake very much.
Annem İngilizce'yi çok iyi konuşamaz.
- My mom doesn't speak English very well.
Tony, çok iyi tenis oynayabilir.
- Tony can play tennis very well.
Tom büyük bir olasılıkla geç kalacak.
- Tom is very likely to be late.
O beni çok sık ziyaret eder.
- He drops in on me very often.
Tom çok sık öğle yemeğinden sonra bir saat şekerleme alır.
- Tom very often takes a nap for an hour after lunch.
Pekala, durumunuza anlayış göstereceğiz.
- Very well, we'll make allowance in your case.
Tom'un bir sürü tanıdığı olduğu hâlde çok az arkadaşı var.
- Tom has lots of acquaintances but very few friends.
Çok az sayıda İngilizce kitabım var.
- I have very few books in English.
Araştırmalar, temel barınma ve gıda ihtiyaçları karşılanır karşılanmaz, ilave zenginliğin mutluluğa çok az şey kattığını gösteriyor.
- Studies show that once the basic needs of shelter and food are met, additional wealth adds very little to happiness.
Şu anda yapabileceğimiz çok az şey var.
- There's very little we can do now.
Babamın arabası çok güzeldir.
- My father's car is very nice.
Singapore bu resimde çok güzel görünüyor.
- Singapore looks very nice in this picture.
Aynı hatayı tekrar yaptın.
- You have made the very same mistake again.
Ben sadece aynısını John'a söylüyordum.
- I was just saying the very same thing to John.
Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
- All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages.
İyimserlik yalnızca bir bilgi eksikliğidir.
- Optimism is merely a lack of information.
Tehlikenin gayet farkındayım.
- I'm very much aware of the danger.
İyimserlik yalnızca bir bilgi eksikliğidir.
- Optimism is merely a lack of information.
Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.
- All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages.
Onu bulmam sadece bir şanstı.
- It was a mere chance that I found it.
Sadece çay nasıl alınır?
- How to merely get tea?
Bu çok, çok güzel kokuyor.
- This smells very, very good.
Tadı çok güzel değildi.
- It didn't taste very good.
Ben Çince'yi oldukça iyi okuyabilirim ama çok iyi yazamam.
- I can read Chinese fairly well, but I can't write it very well.
İşinizde çok iyi olduğunuzu görüyorum.
- I see you're doing very well in your business.
O çok iyi bir öğretmendir.
- She's a very good teacher.
Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
- I haven't a very good dictionary.
Beni doğum günü partisine davet etmesi çok kibarcaydı.
- He was very kind to invite me to his birthday party.
Sert gözüküyor, ama aslında çok kibardır.
- He looks stern, but actually he's very kind.
Geçen gece beni akşam yemeğine götürdüğün için çok çok teşekkürler.
- Thanks very much for having me to dinner the other night.
Bir yılanı sadece düşünmek beni titretiyor.
- The mere thought of a snake makes me shiver.
Ben gerçek bir balık değilim, ben sadece tamamen bir peluşum.
- I'm not a real fish, I'm just a mere plushy.
Bizler tanrılar değiliz, ancak katıksız insanlarız.
- We're not gods, but mere men.
Tam aradığın şeyi buldum.
- I found the very thing you had been looking for.
Burası tam uzun süredir ziyaret etmek istediğim yer.
- This is the very place that I have long wanted to visit.
Jane büyük ihtimalle gelecek.
- Jane is very likely to come.
Tom büyük ihtimalle gelmeyecek.
- Tom isn't very likely to come.
O, büyük olasılıkla seçilecek.
- It's very likely that he'll be chosen.
O konuda büyük olasılıkla yanılıyorsun.
- You're very likely wrong about that.
Onlar çok küçük giysi giyiyorlar.
- They wear very little clothing.
Hediyen için çok teşekkürler.
- Thank you very much for your present.
Sana çok, çok teşekkürler!
- Thank you very, very much!
You’re very tall.
That's the very tool that I need.
The very thought of defining this word is off-putting.
The very blood and bone of our grammar.
He tried his very best.
Tom is a mighty important figure in our town.
- Tom is a very important person in our town.
I was awfully confused by his question.
- I was very confused by his questions.
Flares exploded, Very lights went up, even tracer, and as Jim raced the Fiat down the track he had the impression of leaving a military tattoo at its climax.
It might very well rain this afternoon.
B: Very well. Let's go tomorrow then.
He knew very well how difficult it would be.
That was a bally foolish thing to do, old chap!.
What's so damned important about a football game?.
I had a positively wonderful time.
You are truly silly.
Aunt Bessy's Easter ham is always lip-smacking good.
You rang me last night but it was bear late and I didn't answer.
That's a gert big sandwich.
I'm way tired.
We do not have all that much time to finish.
Aunt Bessy's Easter ham is always lip-smackingly good.
After a day in the hot sun, he needed a shower in the worst way.
His concert was great.
- His concert was very good.
Everyone can feed the database to illustrate new vocabulary.
- Herkes yeni kelimeleri göstermek için veritabanını besleyebilir.
The statistical data presented in her paper is of great use for us in estimating the frequency of the movement.
- Onun raporunda sunulan istatistiki veriler hareketin sıklığını tahmin etmede bizim için çok faydalı.
The statistical data presented in her paper is of great use for us in estimating the frequency of the movement.
- Onun raporunda sunulan istatistiki veriler hareketin sıklığını tahmin etmede bizim için çok faydalı.
Food and blankets were given to the refugees.
- Yiyecekler ve battaniyeler mültecilere verildi.
Allen was given a problem that was impossible to solve.
- Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti.
... As a city it's very romantic. ...
... we'll need the help of a very surprising creature. ...