Bana ne söz vereceğini biliyordum ve tutmayacağını da biliyorum.
- Ich habe gleich gewusst, was du mir versprechen würdest, und ich weiß auch, dass du es nicht halten wirst.
Benim gibisini asla bulamazsın. İşte buna söz verebilirim.
- Du wirst nie jemanden finden wie mich! Das kann ich dir versprechen.
Meksika yasalarına uymak için söz vermek zorunda kaldılar.
- They had to promise to obey the laws of Mexico.
Sen bana yalnızca bir şey için söz vermek zorundasın.
- You just have to promise me one thing.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet him at the coffee shop.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet him at the coffee shop.
Tom onu nasıl yaptığını bana göstermek için söz verdi.
- Tom promised to show me how to do it.