تعريف versin في التركية الإنجليزية القاموس.
- bereket versin ki
- fortunately
Fortunately they had no storms on the way.
- Bereket versin ki, yolda fırtınayla karşılaşmadılar.
Fortunately, Tom didn't die in the accident.
- Bereket versin ki Tom kazada ölmedi.
- Allah belasını versin
- (Konuşma Dili) Damn him!
- allah belânı versin
- damn you
- allah belâsını versin
- Damn it!
- ver
- give
Give me something to do.
- Bana yapacak bir şey ver.
I think I'm gonna sneeze. Give me a tissue.
- Sanırım hapşıracağım... Bana bir mendil ver.
- allah belanı versin!
- god damn you!
- allah belanı versin!
- blast you!
- allah belasını versin!
- damn!
- allah belasını versin!
- plague take it!
- allah belasını versin!
- damn him!
- allah belasını versin!
- plague on it!
- allah belasını versin!
- (Argo) damn it!
- allah müstahakını versin
- damn it!
- allah müstahakını versin
- damn him!
- allah müstahakını versin
- damn her!
- allah sabır versin
- may god give you patience
- allah versin
- ask god for it
- allah versin
- may god help you!
- allah versin
- may you enjoy it!
- allah versin
- not me!
- bereket versin
- thank you
- ver
- (Bilgisayar) export
Our negotiations to lower export taxes suffered a big setback.
- İhracaat vergilerini düşürme müzakerelerimiz büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı..
The export of arms was not allowed.
- Silah ihracatına izin verilmedi.
- ver
- (Bilgisayar) issue
I give you five minutes to resolve this issue.
- Sana bu problemi çözmen için beş dakika veriyorum.
I can't answer this question. I don't know anything about those issues.
- Ben bu soruya cevap veremem. Bu konular hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
- ver
- (Bilgisayar) export as
- ver
- {f} given
Allen was given a problem that was impossible to solve.
- Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti.
Food and blankets were given to the refugees.
- Yiyecekler ve battaniyeler mültecilere verildi.
- ver
- {f} rendering
- ver
- render
I cannot render a judgment on that.
- Bu konuda bir karar veremiyorum.
- ver
- {f} giving
The object flew away to the south, giving out flashes of light.
- Nesne, yanıp sönen ışıklar vererek, güneye doğru uçtu.
He responded by giving the OK gesture.
- EVET işareti vererek yanıtladı.
- ver
- gave
My uncle gave him a present.
- Amcam ona bir hediye verdi.
My uncle gave me a present.
- Amcam bana bir hediye verdi.
- ver
- {f} grant
Lincoln granted liberty to slaves.
- Lincoln kölelere özgürlük verdi.
He'll be granted American citizenship.
- Ona Amerikan vatandaşlığı verilecek.
- ver
- brought forth
- ver
- mete out
- ver
- favour with
- ver
- bestow
That's a real strongman, bestow upon him a goblet of wine!
- Gerçek güçlü bir adam, ona bir kadeh şarap ver!
The manager bestowed a trophy on him.
- Müdür ona bir kupa verdi.
- ver
- bring forth
- Allah Belasını versin
- dadgummit
God damn it in küfür etmeden söylenişi.
- allah kolaylık versin
- Let God ease
- allah rahatlık versin
- Let God give comfort
- ver
- granted
The college granted him a scholarship.
- Üniversite ona bir burs verdi.
I took it for granted that she would agree with me.
- Bana katılmayacağına hiç ihtimal vermemiştim.
- Allah akıllar / akıl fikir versin
- (Konuşma Dili) Where is your good sense? l am surprised at you/him
- Allah belanı versin / vermesin
- (Konuşma Dili) God damn you!
- Allah belanı versin!
- God damn you!, blast you!
- Allah belasını versin!
- Damn!, Damn him!
- Allah cezanı versin / vermesin
- (Konuşma Dili) God damn you
- Allah ecir sabır versin
- May God give you/him patience (said in condolence)
- Allah gecinden versin
- May God ordain it to be late (used when mentioning death)
- Allah herkesin gönlüne göre versin
- May God grant the wishes of everyone
- Allah müstahakını versin
- damn him!, damn her!, damn it!
- Allah sabır versin
- (lar) may God give you patience
- Allah versin
- a) ask God for it, not me!, may God help you! b) may you enjoy it!
- Allah ömürler versin
- (uzun) may God give you (him/her) a long life!
- Bereket versin
- (said by a person who receives money to the other) Thank you
- akıl fikir mind: Allah akıl fikir versin
- May God cause you to think straight! Aklın fikrin neredeydi? Why didn't you think? Cafer'in aklı fikri tiyatroda. All Cafer thinks about is the theater
- allah belamı versin!
- (Argo) damn me!
- allah belanızı versin
- god damn you
- allah belasını versin
- damned
- allah belânı versin
- drat you
- allah belânı versin
- god curse you
- allah belâsını versin
- the Devil
- allah belâsını versin
- a plague on him
- allah belâsını versin
- dash it
- allah belâsını versin
- curse him
- allah belâsını versin
- dash it all
- allah gönlüne göre versin
- may the lord reward you
- allah kolaylık versin
- may god make it easy for you
- allah ne muradın varsa versin
- may the lord reward you
- allah uzun ömür versin
- may god give you a long life
- allah uzun ömür versin
- banzai
- allah uzun ömürler versin
- may god give you a long life
- allah ömürler versin
- may god give you a long life
- bereket versin
- thank heaven
- bereket versin
- see bereket ki
- bereket versin ki
- Thank goodness .../Thank God ...: Bereket ki kafa kağıdımı unutmadım. - Thank goodness I didn't forget my identity card
- bereket versin ki
- it's a good job that
- bereket versin ki
- luckily
The guests have arrived early, but luckily I had already finished cooking.
- Misafirler erken geldi, ama bereket versin ki ben zaten yemek yapmayı bitirmiştim.
Luckily nobody got killed.
- Bereket versin ki kimse öldürülmedi.
- bereket versin ki
- happily
Happily, everyone rescued from the sea are alive and well.
- Bereket versin ki, denizden kurtarılan herkes hayatta ve iyi.
Happily, the workaholic did not die.
- Bereket versin ki, işkolik ölmedi.
- bereket versin! Enjoy it!/May you benefit from it!
- (said by a seller to a customer at the conclusion of a sale)
- onun allah belasını versin!
- confound him
- ver
- seise
- ver
- favourwith
- ver
- reach
She did not decide to be a singer until she reached the age of twenty.
- O yirmi yaşına ulaşıncaya kadar bir şarkıcı olmaya karar vermedi.
The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident.
- İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.
- ver
- cede