Ruhumu şeytana satmak istemiyorum.
- Ich will meine Seele nicht dem Teufel verkaufen.
Bunu nerede satmak istiyorsun?
- Wo willst du das verkaufen?
O, araba satışı ile uğraşıyor.
- He is engaged in selling cars.
O Deal'in içinde ve çevresinde ev alışı ve satışı düzenlemektedir.
- She arranges the buying and selling of houses in and around Deal.
O, onu olduğu gibi satıyor.
- He is selling it just as it is.
Bu kitap bu günlerde iyi satıyor.
- This book is selling well these days.
Zavallı kız, çiçek satarak geçimini sağladı.
- The poor girl made a living by selling flowers.
Tom'un şimdiye kadar antika arabasını satmayı düşündüğünden şüpheliyim.
- I doubt that Tom would ever consider selling his antique car.
O süt satarak çok para yaptı.
- He made a great deal of money selling milk.
Sanırım o, balık satarak para kazanır.
- I think he makes money by selling fish.
Strawberries sell for a high price in the winter.
- Erdbeeren lassen sich im Winter zu einem hohen Preis verkaufen.
Do you sell formal wear?
- Verkaufen Sie formelle Kleidung?