Air is indispensable to life.
- Hava, yaşamak için vazgeçilmezdir.
Both air and water are indispensable for life.
- Hem hava hem de su hayat için vazgeçilmezdir.
Tom has all but given up.
- Tom neredeyse vazgeçti.
I've given up eating meat.
- Et yemekten vazgeçtim.
I gave up smoking for health.
- Ben sağlık için sigara içmekten vazgeçtim.
I gave up the idea of seeing the sights of the city because of the bad weather.
- Kötü havadan dolayı şehrin görülmeye değer yerlerini görme fikrinden vazgeçtim.
We cannot dispense with the rainforests.
- Biz yağmur ormanlarından vazgeçemeyiz.
I cannot dispense with this dictionary.
- Bu sözlükten vazgeçemem.
The king was forced to abdicate.
- Kral tahttan vazgeçmeye zorlandı.
He renounced the ownership of the land.
- Arazinin mülkiyetinden vazgeçti.
I can't believe he renounced his U.S. citizenship.
- Ben onun ABD vatandaşlığından vazgeçtiğine inanamıyorum.
Never give up till the very end.
- Tam sonuna kadar vazgeçme.
I won't give up, no matter what you say.
- Ne söylersen söyle vazgeçmeyeceğim.
Tom had to forgo his morning swim, on account of it being too cold.
- Tom çok soğuk olduğu için sabah yüzmesinden vazgeçmek zorunda kaldı.