Other life probably exists out there and perhaps in many places.
- Muhtemelen oralarda ve belki de birçok yerde başka yaşamlar vardır.
There exists an enormous difference between the two theories.
- İki teori arasında çok büyük bir fark vardır.
Is there a room available for tonight?
- Bu gece için mevcut bir oda var mı?
We have little money available for the research.
- Araştırma için mevcut az paramız var.
There are few sites in the Tatar language on the Internet.
- İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
There is a church at the back of my house.
- Evimin arkasında bir kilise var.
Tom lost all his belongings.
- Tom tüm varlıklarını kaybetti.
Do you have time to help me?
- Bana yardımcı olmak için zamanın var mı?
Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun.
- Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.
Sami left all of his possessions behind.
- Sami bütün varlıklarını geride bıraktı.
Compulsory military service exists in Turkey.
- Türkiye'de zorunlu askerlik vardır.
God exists, but he forgot the password.
- Tanrı var ama şifreyi unutmuş.
Thinking about the universe always gives me an existential crisis.
- Evren hakkında düşünmek bende her zaman varoluşsal bir kriz yaratır.
Tom is having an existential crisis.
- Tom varoluşsal bir kriz geçiriyor.
There are few sites in the Tatar language on the Internet.
- İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
There are 40 pupils in this class.
- Bu sınıfta kırk öğrenci var.
There is a clock on the wall.
- Duvarda bir saat var.
There is an apple on the table.
- Masanın üzerinde bir elma var.
I'll get in touch with you as soon as I arrive.
- Varır varmaz seninle temas kuracağım.
How did you get inside? Do you have a key?
- İçeri nasıl girdin? Anahtarın var mı?
Is there something in there?
- Orada bir şey var mı?
There's someone in there.
- Orada içeride biri var.
Excuse me, is there a toilet nearby?
- Affedersiniz, yakında bir tuvalet var mı?
Is there an English-Japanese dictionary on the bookshelf?
- Kitaplıkta İngilizce-Japonca bir sözlük var mı?
Fiyatlar değişken, o yüzden dükkân dükkân dolaşın.
- The prices are variable, so shop around.
Yarın biz yağış ihtimali olan değişken bir hava bekliyoruz.
- Tomorrow we expect variable weather with a likely chance of precipitation.