vaktin

listen to the pronunciation of vaktin
التركية - الإنجليزية

تعريف vaktin في التركية الإنجليزية القاموس.

vakit
time

He will be talking with his family at this time tomorrow. - Yarın bu vakitte ailesiyle konuşuyor olacak.

I had a good time last evening. - Dün akşam iyi bir vakit geçirdim.

vakit
{i} hour

I put in an hour of jogging before I go to school. - Ben okula gitmeden önce bir saatlik koşuya vakit ayırdım.

vakit
appointed time
vakit
season
vakit
when

I was having a very good time, when the sad news came. - Üzücü haber geldiğinde çok iyi vakit geçiriyordum.

I spent a lot of time here when I was a kid. - Ben bir çocukken burada çok vakit harcadım.

vakit
when: Refia geldiği vakit when Refia comes/when Refia came
vakit
the right time, the time (for doing something)
vakit
time; the right time; appointed time; time, season
vakit
father time
vakit
while

She killed time reading a magazine while she waited. - Beklerken, dergi okuyarak vakit geçirdi.

We haven't really spent time with each other for a while. - Bir süredir gerçekten birbirimizle vakit geçirmedik.

vakit
juncture
التركية - التركية

تعريف vaktin في التركية التركية القاموس.

Vakit
(Osmanlı Dönemi) İF
Vakit
if
vakit
Zaman anlatan kelimelere belirtilen durumunda gelince "iken" anlamını verir
vakit
Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler
vakit
Zaman

Bu aralar IT sertifikasyonlarına çalışmak için epey zaman harcıyorum. - Şu sıralar BT sertifikasyonlarına çalışmaya çok vakit harcıyorum.

Buna nasıl zaman ayırıyor bilmiyorum. - Nasıl vakit buluyor bilmiyorum.

vakit
Ahmet Emin Yalman ve Mehmet Asım Us'un 1917 yılında kurduğu gazete
vakit
Zaman: "Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te."- Y. K. Beyatlı
vakit
Çağ
vakit
Tespit edilmiş olan zaman: "Kâhya - vakit gayri Süleyman, haber saldık gelecekler, pamuklar da kıvamına geldi - demişti."- S. Kocagöz
vakit
Zaman anlatan kelimelere belirtilen durumunda gelince "iken" anlamını verir. "Ettiği, edeceği" anlamındaki söyleyişlerden sonra getirilerek zaman zarfları yapılır. İmkân, fırsat
vakit
İmkân, fırsat
vakit
Tespit edilmiş olan zaman
vakit
Geçim, para bakımından imkân
vakit
"Ettiği, edeceği" anlamındaki söyleyişlerden sonra getirilerek zaman zarfları yapılır
vaktin
المفضلات