Tom brutally beat Mary to death.
- Tom, Mary'yi vahşice ölümüne dövdü.
She was brutally murdered.
- O, vahşice öldürüldü.
The savage life is so simple, and our societies are such complex machinery!
- Vahşi hayat çok basit ve toplumlarımız çok karmaşık makine!
A savage tribe lived there in those days.
- O günlerde orada vahşi bir kabile yaşadı.
Although rainforests make up only two percent of the earth's surface, over half the world's wild plant, animal and insect species live there.
- Yağmur ormanlarının, dünya yüzeyinin sadece yüzde ikisini kaplamasına rağmen; vahşi bitki, hayvan ve bitki türlerinin yarısından fazlası orada yaşar.
Some wild cats live under my neighbor's house.
- Bazı vahşi kediler komşumun evinin altında yaşarlar.
A tiger is a very ferocious kind of animal.
- Kaplan çok vahşi bir hayvan türüdür.
Those dogs aren't as ferocious as they look.
- Bu köpekler göründükleri kadar vahşi değil.
Farm cats are usually feral or semi-feral.
- Çiftlik kedileri genellikle vahşi veya yarı vahşidir.
A feral farm cat bit Tom's hand.
- Bir vahşi çiftlik kedisi Tom'un elini ısırdı.
They call themselves civilized, but they're just as savage as those they call barbarians.
- Kendilerine uygar diyorlar ama barbar dedikleri kadar vahşiler.
They are much more savage than those they call barbarians.
- Onlar, barbar dediklerinden çok daha vahşidirler.
Savages fear the appearance of a fierce wild beast.
- Barbarlar kızgın vahşi bir hayvanın görünüşünden korkuyorlar.
A fierce dog attacked the girl.
- Vahşi bir köpek kıza saldırdı.
Yabani hayvanlar ormanda yaşar.
- Vahşi hayvanlar ormanda yaşarlar.