uzununa

listen to the pronunciation of uzununa
التركية - الإنجليزية
(Tıp) longitudinal
Forward and/or backward, relative to some defined direction
Running in the direction of the long axis of a body
Sampling data over time rather than merely once
{a} measured by or running out in length
over an extended time; "a longitudinal study of twins"
The direction extending along the long axis of the member
A research design in which the same individuals or events are studied over several points in time This design allows researchers to observe changes over time
The direction parallel to the ridge
Dealing with the growth or change of an individual or group over a period of years
A lengthwise direction
a research study which follows a group of subjects over an extended period of time, often several years
Of or pertaining to longitude or length; as, longitudinal distance
Type of research design that allows for multiple measurements of the dependent variable over time
Extending in length; in the direction of the length; running lengthwise, as distinguished from transverse; as, the longitudinal diameter of a body
{s} of or pertaining to longitude or length; running lengthwise
The direction parallel to the ridge line
along the long axis of an organism or object
relaxation time (T1): the time it takes after a pulse in NMR for the nuclei to get the same spin up/spin down ratio they had before the pulse Also called spin-lattice relaxation
uzun
long

A long time ago, there was a bridge here. - Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.

It's been a long time since I visited my grandmother. - Büyükannemi ziyaret edeli uzun zaman oldu.

uzun
tall

You're taller than me. - Sen benden daha uzunsun.

You are taller than she. - Sen ondan daha uzun boylusun.

uzun
elongated
uzun
slash
uzun
taller

You are taller than she. - Siz ondan daha uzun boylusunuz.

You are taller than me. - Sen benden daha uzunsun.

uzun
(Gıda) chronic
uzun
slender

Mary was a tall slender young woman with dark hair. - Mary koyu saçlı uzun ince bir genç kadındı.

She was a tall, slender blonde. - O, bir uzun ince sarışındı.

uzun
prolix
uzun
spindly
Uzun
long of
Uzun
of long
uzun
to long

Her deathly paleness is due to long illness. - Uzun süredir hasta olduğundan rengi bembeyaz olmuş.

Tom is accustomed to long flights. - Tom uzun uçuşlara alışkındır.

uzun
that long
uzun
be long
Uzun
(Tıp) longus
uzun
prolonged

There followed a prolonged silence. - Uzun bir sessizlik izledi.

Avoid prolonged use of the console. To help prevent eye strain, take a break of about 15 minutes during every hour of play. - Kumanda panelinin uzun süreli kullanımdan kaçının. Göz yorgunluğunu önlemek için, oyunun her saati boyunca yaklaşık 15 dakikalık bir mola verin.

uzun
interminable
uzun
tall; lengthy
uzun
extended

If the rental period is extended beyond the agreed period, it shall be calculated a prorated rent. - Kiralama süresi kararlaştırılan süreden daha uzun ise, bir orantılı kira hesaplanacaktır.

uzun
long; tall
uzun
faraway
uzun
macro
uzun
maxi

Maximum length: 200 words. - Maksimum uzunluk: 200 kelime.

uzun
for a long time, a long time; at length
uzun
long; lengthy
uzun
maxi; far off
uzun
longbow
uzun
lang

There are many long words in the German language. - Alman dilinde birçok uzun sözcük vardır.

It takes us a long time to master a foreign language. - Yabancı bir dilde uzmanlaşmamız uzun zaman alır.

uzun
{s} lengthy

Dan resolved to write a lengthy article to expose Linda's illegal deals. - Dan Linda'nın yasa dışı işlerini ortaya çıkarmak için uzun bir makale yazmaya karar verdi.

We have had lengthy discussions with Tom. - Tom'la uzun tartışmalarımız vardı.

التركية - التركية

تعريف uzununa في التركية التركية القاموس.

Uzun
(Osmanlı Dönemi) ZAKNA'
Uzun
(Osmanlı Dönemi) ANŞET
Uzun
(Osmanlı Dönemi) SERCEM
Uzun
(Osmanlı Dönemi) TUVAL
Uzun
(Osmanlı Dönemi) SEVHAK
Uzun
(Osmanlı Dönemi) MUTIRR
Uzun
(Osmanlı Dönemi) ŞER'AB
Uzun
(Osmanlı Dönemi) TUVT
Uzun
(Osmanlı Dönemi) SAYHED
Uzun
(Osmanlı Dönemi) TAVİL
Uzun
(Osmanlı Dönemi) HURCÜL
Uzun
maksi
Uzun
(Osmanlı Dönemi) TURUH
Uzun
(Osmanlı Dönemi) HİRCAB
Uzun
(Osmanlı Dönemi) HAR'ABE
Uzun
tall
uzun
Ayrıntılı, derinlemesine
uzun
İki ucu arasında fazla uzaklık olan
uzun
Ayrıntılı, derinlemesine: "Uzun düşündüğünü unuttuğu ve düşüncelerinin yönünü kaybettiği bir anda yemeğe çağırdılar."- H. E. Adıvar
uzun
Başlangıcı ile bitimi arasında fazla zaman aralığı olan, çok süren: "Uzun ince bir yoldayım / Gidiyorum gündüz gece."- Âşık Veysel
uzun
Başlangıcı ile bitimi arasında fazla zaman aralığı olan; çok süren
uzununa
المفضلات