uyurken

listen to the pronunciation of uyurken
التركية - الإنجليزية
sleeping

A woman visited us while you were sleeping. - Siz uyurken bir kadın bizi ziyaret etti.

Don't disturb her while she is sleeping. - Uyurken onu rahatsız etme.

in one's sleep
asleep

I do like watching him when he is asleep. - O uyurken onu izlemekten hoşlanıyorum.

I had my wallet stolen while I was asleep. - Uyurken cüzdanımı çaldırdım.

uyurken belsuyunun boşalması
(Tıp) nocturnal emission
uyurken altını ıslatan
bedwetter
uyurken gezmek
sleepwalk
uyu
{f} slept

That baby will have slept five hours by noon. - O bebek öğleye kadar beş saat uyumuş olacak.

I only slept for three hours. - Ben sadece üç saat uyudum.

uyu
{f} sleep

This room is not suitable for sleeping. - Bu oda uyumak için uygun değil.

We must sleep at least seven hours a day. - Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.

uyu
kip

I usually have a kip on Sundays. - Pazar günleri genellikle uyurum.

My mother has a kip every afternoon. - Annem her öğleden sonra uyur.

uyu
{f} sleeping

Once upon a time, there was a man and his wife. They had no house. They were living in the fields and sleeping at the foot of a tree. - Vaktiyle bir adam ve karısı vardı. İçinde oturacak evleri yoktu. Tarlalarda yaşıyorlardı ve bir ağacın dibinde uyuyorlardı.

He's sleeping like a baby. - Bir bebek gibi uyuyor.

uyu
get to sleep

Tom couldn't get to sleep last night. - Tom dün gece uyuyamadı.

I have to get to sleep! I've got classes tomorrow. - Uyumalıyım! Yarın derslerim var.

uyu
lazy
uyurken
المفضلات