Knowledge of foreign languages stimulates brain activity.
- Yabancı dil bilgisi, beyin etkinliğini uyarır.
Ladies and gentlemen, please notify the people to stop contributing to global warming and use nature-friendly equipment.
- Bayanlar ve baylar, lütfen insanları küresel ısınmaya katkıda bulunmayı bırakmaları ve doğa dostu ekipmanlar kullanmaları için uyarın.
I had a very stimulating conversation with Tom.
- Tom'la çok uyarıcı bir konuşma yaptım.
I find it very stimulating.
- Onu çok uyarıcı buluyorum.
We shouted in order to warn everyone of the danger.
- Biz herkesi tehlikeyle ilgili uyarmak için bağırdık.
I cannot, however, neglect his warning.
- Fakat onun uyarısını ihmal edemem.
The tsunami alert was cancelled.
- Tsunami uyarısı iptal edildi.
Tom alerted the authorities.
- Tom yetkilileri uyardı.
High school students who flagrantly smoke in class and the teachers who can't caution them will be punished.
- Sınıfta aşikar bir şekilde sigara içen lise öğrencileri ve onları uyaramayan öğretmenler cezalandırılacak.
He cautioned me against being careless of my health.
- O beni benim sağlığıma karşı dikkatsiz olmama karşı uyarıda bulundu.