uyandırma

listen to the pronunciation of uyandırma
التركية - الإنجليزية
rousing
{i} wakening
arousal
a wake
arouse

What should I do to arouse desire in the man I'm interested in? - İlgilendiğim adamda arzuyu uyandırmak için ne yapmalıyım?

Don't arouse him from his sleep! - Onu uykusundan uyandırmayın.

uyandırmak
{f} awaken
uyandırmak
waken
uyandırmak
awake

Tom gently shook Mary awake. - Tom Mary'yi uyandırmak için nazikçe salladı.

The flight attendant shook Tom awake and told him that the plane had landed. - Uçuş görevlisi Tom'u uyandırmak için salladı ve ona uçağın indiğini söyledi.

uyan
suitable
uyandırmak
wake up

Tom didn't want to wake up the kids. - Tom çocukları uyandırmak istemedi.

uyandırmak
{f} arouse

What should I do to arouse desire in the man I'm interested in? - İlgilendiğim adamda arzuyu uyandırmak için ne yapmalıyım?

güven ve sempati uyandırma yeteneği
charisma
uyandırmak
wake

Tom poured cold water over himself to wake himself up. - Tom kendini uyandırmak için kendi üzerine soğuk su döktü.

I don't want to wake my neighbors. - Komşularımı uyandırmak istemiyorum.

uyandırmak
inspire
uyandırmak
wake somebody up
uyandırmak
{f} kindle
uyandırmak
{f} whet
uyandırmak
{f} stir
ilgi uyandırma
arouse interest
uyan
(Bilgisayar,Teknik) compatible
uyan
warning
uyan
stimulation
uyandırmak
incur
uyandırmak
whip up
uyandırmak
conjure up
uyandırmak
(deyim) bring home to
uyandırmak
woke up
uyandırmak
pique
uyan
{f} waking

I've been having trouble waking up. - Uyanmakta zorlanıyorum.

I walked softly for fear of waking the baby. - Bebeği uyandırmaktan korktuğum için yavaşça yürüdüm.

uyan
{f} woken

I was woken up suddenly at dawn. - Şafakta aniden uyandırıldım.

He seemed to have just woken up from a dream. - Az önce bir rüyadan uyanmış gibi görünüyordu.

uyan
{i} conforming
uyan
observant
uyan
{f} woke

When I woke up, all other passengers had gotten off. - Ben uyandığımda, diğer tüm yolcular inmişti.

My mother woke me up saying It's a quarter past seven. - Annem saat 07:15 diyerek beni uyandırdı.

uyan
{f} waked
uyan
{f} wake

The alarm clock wakes me at seven. - Çalar saat beni 7:00 de uyandırır.

Please wake me at six. - Lütfen altıda beni uyandır.

uyan
in keeping
uyandırmak
evoke
uyandırmak
rouse
uyandırmak
stimulate
uyan
pertaining to
cinsel istek uyandırma
voluptuousness
merak uyandırma durumu
piquantness
uyan
correspondent
uyan
corresponding
uyan
coincident
uyan
in harmony
uyan
regardful
uyan
matching

The police found a truck matching that description. - Polis bu tanıma uyan bir kamyon buldu.

uyandırmak
quicken
uyandırmak
stir up
uyandırmak
rouse up
uyandırmak
knock up
uyandırmak
call
uyandırmak
disabuse
uyandırmak
to wake, to wake (sb) up, to waken, to awake; to rouse, to arouse, to evoke
uyandırmak
(merak vb.) provoke
uyandırmak
to waken, wake (someone) up, awaken, arouse, rouse
uyandırmak
disabuse of
uyandırmak
to awaken, excite, arouse (a feeling, a thought) (in someone)
uyandırmak
(ilgi vb.) spark
uyandırmak
undeceive
uyandırmak
excite
uyandırmak
to make (someone) aware of what's really going on, remove the scales from (someone's) eyes
uyandırmak
(duygu) recall
uyandırmak
to make (a dying fire) start burning brightly
uyandırmak
(his) revive
uyandırmak
awake,awaken
التركية - التركية
Uyandırmak işi
Anıları zihinde yeniden canlandırma
Uyandırmak işi: "Arabacıyı uyandırdık, giyindik, bana da bir kahve getirdiler, içtik, gittik."- M. Ş. Esendal
ikaz
Uyandırmak
kaldırmak
Uyandırmak
(Osmanlı Dönemi) KAŞKAŞA
Uyandırmak
uyarmak
uyandırmak
Yakmak, tutuşturmak
uyandırmak
Uyanmasına yol açmak: "Anası sabah namazı okunurken Ali'yi uyandırdı."- S. F. Abasıyanık. Çıra, lamba, soba gibi ışık veren şeyleri yakmak, tutuşturmak
uyandırmak
Uyanmasına yol açmak
uyandırmak
Herhangi bir sebeple dernekteki üyeliğin dondurulmasından vazgeçerek çalışmalara katılmasına izin vermek
uyandırmak
Aklını başına toplamasını sağlamak
uyandırma
المفضلات