Sabina brazened it out before Mrs. Wygram, but inwardly she was resolved to be a good deal more circumspect.
I blushed with shame.
- Ben utançla kızardım.
With joy and shame, she blushed to her ears.
- Sevinç ve utanç ile o, kulaklarına kadar kızardı.
He is not ashamed of being poor.
- O, fakir olmaktan utanmıyor.
I'm ashamed to say that it's true.
- Onun gerçek olduğunu söylemeye utandım.