utanarak

listen to the pronunciation of utanarak
التركية - الإنجليزية
ashamedly
shyly

That's a Christmas present for you, Anne, said Matthew shyly. - Matthew utanarak Bu senin için bir Noel hediyesi, Anne dedi.

Mary shyly raised her hand. - Mary utanarak elini kaldırdı.

blushing
utan
shame on you
utan
{f} abashed
utan
{f} blush

The man blushed like a boy. - Adam bir çocuk gibi utandı.

Come on, Tom, you're making me blush. - Hadi, Tom, beni utandırıyorsun.

utan
{f} blushing
utan
{f} ashamed

I'm ashamed to say that it's true. - Onun gerçek olduğunu söylemeye utandım.

He was ashamed of the grades he got. - Aldığı notlardan utandı.

السويدية - التركية

تعريف utanarak في السويدية التركية القاموس.

Utan
olada
Utan
ezeli
Utan
olmasaydı
utan
onsuz
utan
yapılmadan
utan
olmadan
utan
sensiz
utan
gerek kalmadan
utan
kullanmadan
utan
olmaksızın
utan
bırakmadan
utan
yoklu