With joy and shame, she blushed to her ears.
- Sevinç ve utanç ile o, kulaklarına kadar kızardı.
The man blushed like a boy.
- Adam bir çocuk gibi utandı.
He is not ashamed of being poor.
- O, fakir olmaktan utanmıyor.
I'm ashamed to say that it's true.
- Onun gerçek olduğunu söylemeye utandım.