Bu yol sizi oraya götürür.
- This road leads you there.
Oraya nasıl gideceğimi söyleyebilir misin?
- Could you tell me how to get there?
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything in there?
Yıllar önce orada bir kale vardı.
- There was a castle here many years ago.
Parkta kuşlar burada şurada ötüyorlar.
- Birds are singing here and there in the park.
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Duvarda bir saat var.
- There is a clock on the wall.
Evimin arkasında bir kilise var.
- There is a church at the back of my house.
O konuda hiçbir sorun yoktu.
- There was no question about that.
Üzgünüm ama o konuda yapabileceğim hiçbir şey yok.
- I'm sorry, but there's nothing I can do about it.
O, oradaki erkek çocuktan daha yaşlıdır.
- He is older than the boy who is over there.
Oradaki erkek çocuk Tom'un erkek kardeşi olmalı.
- That boy over there will be Tom's brother.
İşten sonra bir parti var.
- There's a party after work.
Bu işte bir bit yeniği var.
- There's something fishy going on.
Hemen sahilin oralarda beğeneceğini düşündüğüm gerçekten iyi bir lokanta var.
- There is a really good restaurant just off the beach that I think you'd enjoy.
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
- Let's have a tea break somewhere around there.
Orada ne olduğunu gördün mü?
- Did you see what happened out there?
Bunu bana yanıtla. Onu orada gördün mü?
- Answer me this. Did you see her there?
Unzen dağı öylesine güzel bir yer ki birçok insan orayı ziyaret eder.
- Mt. Unzen is such a nice place that many people visit there.
Hazine için orayı burayı kazdılar.
- They dug here and there for treasure.
There, there! Everything is going to turn out all right.