used to offer encouragement or sympathy

listen to the pronunciation of used to offer encouragement or sympathy
الإنجليزية - التركية

تعريف used to offer encouragement or sympathy في الإنجليزية التركية القاموس.

there
oraya

Bu yol sizi oraya götürür. - This road leads you there.

Oraya nasıl gideceğimi söyleyebilir misin? - Could you tell me how to get there?

there
orada

Orada herhangi bir şey görebiliyor musun? - Can you see anything in there?

Yıllar önce orada bir kale vardı. - There was a castle here many years ago.

there
şurada

Parkta kuşlar burada şurada ötüyorlar. - Birds are singing here and there in the park.

Şurada gazete okuyan adam benim dayım. - The man reading a paper over there is my uncle.

there
There is still time
there
o yer

O yerde birçok insan kalıntısı vardı. - There were a lot of human remains in that place.

there
ünlem orada
there
var

Duvarda bir saat var. - There is a clock on the wall.

Evimin arkasında bir kilise var. - There is a church at the back of my house.

there
İşte ...: There
there
o konuda

O konuda hiçbir sorun yoktu. - There was no question about that.

Üzgünüm ama o konuda yapabileceğim hiçbir şey yok. - I'm sorry, but there's nothing I can do about it.

there
ünlem İşte Alsana Gördün mü? Bu kelime be fiilinden önce gelince varlık belirtir ve özne fiilden sonra gelir
there
oradaki

O, oradaki erkek çocuktan daha yaşlıdır. - He is older than the boy who is over there.

Oradaki erkek çocuk Tom'un erkek kardeşi olmalı. - That boy over there will be Tom's brother.

there
işte!

İşten sonra bir parti var. - There's a party after work.

Bu işte bir bit yeniği var. - There's something fishy going on.

there
oralarda

Hemen sahilin oralarda beğeneceğini düşündüğüm gerçekten iyi bir lokanta var. - There is a really good restaurant just off the beach that I think you'd enjoy.

Oralarda bir yerde bir çay molası verelim. - Let's have a tea break somewhere around there.

there
{ü} gördün mü

Orada ne olduğunu gördün mü? - Did you see what happened out there?

Bunu bana yanıtla. Onu orada gördün mü? - Answer me this. Did you see her there?

there
orayı

Unzen dağı öylesine güzel bir yer ki birçok insan orayı ziyaret eder. - Mt. Unzen is such a nice place that many people visit there.

Hazine için orayı burayı kazdılar. - They dug here and there for treasure.

الإنجليزية - الإنجليزية
there

There, there! Everything is going to turn out all right.

used to offer encouragement or sympathy

    الواصلة

    used to of·fer en·cour·age·ment or sym·pa·thy

    التركية النطق

    yuzd tı ôfır enkırîcmınt ır sîmpıthi

    النطق

    /ˈyo͞ozd tə ˈôfər enˈkərəʤmənt ər ˈsəmpəᴛʜē/ /ˈjuːzd tə ˈɔːfɜr ɛnˈkɜrɪʤmənt ɜr ˈsɪmpəθiː/
المفضلات