تعريف used to attempt to introduce a serious point in a less serious conversation في الإنجليزية التركية القاموس.
- seriously
- cidden
Onun tarihsel ayrıntılar hakkında büyük bir bilgi deposu var fakat hayatta onun bir işe yaradığından cidden süphe duyuyorum.
-He has a great storehouse of knowledge about historical details but I seriously doubt that's of any use in life.
Ama cidden, ben gülerken bölüm 21 neredeyse beni ağlatıyordu.
-Seriously though, episode 21 made me almost cry while laughing.
- seriously
- ciddi olarak
Ciddi olarak gitmemeyi düşünüyor musun?
-Are you seriously thinking about not going?
Onun hepsini yemeği ciddi olarak düşünüyor musun?
-Are you seriously thinking about eating all that?
- seriously
- ciddiyetle
Tom neden önerimizi ciddiyetle kabul etmedi?
-Why wouldn't Tom take our offer seriously?
- seriously
- ciddi bir şekilde
Tom ciddi bir şekilde yaralandı.
-Tom has been seriously injured.
Hiçbir zaman bunu belli etmeyecek ama içinden ciddi bir şekilde endişeli olduğunu düşünüyorum.
-He'll never show it, but I think that deep down, he's seriously worried.
- seriously
- ağır şekilde
Barney ağır şekilde yaralandı.
-Barney was wounded seriously.
- seriously
- ağır
Dr. Kim gelmeden önce bir hafta boyunca çocuğu ağır hasta olmuştu.
-Her child had been seriously ill for a week before Dr. Kim arrived.
Barney ağır şekilde yaralandı.
-Barney was wounded seriously.
المصطلحات ذات الصلة
تعريف used to attempt to introduce a serious point in a less serious conversation في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.
- seriously
Now, seriously, why did the chicken cross the road?.