used for

listen to the pronunciation of used for
الإنجليزية - التركية

تعريف used for في الإنجليزية التركية القاموس.

used
{s} kullanılmış

Çocuk hırsızlarının ona yapmasını söyledikleri gibi Tom işaretlenmemiş, kullanılmış paralar halinde bir milyon dolar topladı. - Tom put together one million dollars in unmarked, used bills as the kidnappers had told him to do.

O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş. - That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.

used
{s} kullanılmış; elden düşme, eski: He sells used books. Eski kitap satıyor. I don't want a used car. Kullanılmış araba istemem
used
{f} kullan

Dünyada en çok kullanılan işletim sistemi Windows'tur. - Windows is the most used operating system in the world.

Na'vi dili Avatar'da kullanılır. - Na'vi language is used in Avatar.

used
eskiden

Ben eskiden olduğum gibi değilim. - I'm not what I used to be.

Eskiden bardak altlıklarını toplardım. - I used to collect coasters.

used
tükenmek
used
alışkın

Erken kalkmaya alışkınım. - I'm used to keeping early hours.

Erken kalkmaya alışkınım. - I'm used to getting up early.

used
kullanılan

Çin lahanası, Çin mutfağında kullanılan bir sebzedir. - Bok choy is a vegetable used in Chinese cooking.

Bu makarna sosunda kullanılan bitki maydanoz olabilir. - The herb used in that pasta sauce might be parsley.

used
(Bilgisayar) kullanma

Tracy daha önce yemek çubuklarını hiç kullanmamıştı. - Tracy had never used chopsticks before then.

Uzun süredir Fransızcayı kullanmadım ve birçok kelime unuttum. - I haven't used French in a long time and I've forgotten a lot of words.

used
elden düşme
used
eski

Futbol Japonya'da eskisinden daha popüler. - Soccer is more popular in Japan than it used to be.

Linda şimdi çok dans etmiyor fakat eskiden çok dans ettiğini biliyorum. - Linda does not dance much now, but I know she used to a lot.

used
(to ile) alışkın
Used
kullanılmıştır
used
yap(mak)
used
{s} to -e alışık, -e alışkın: I'm used to it. Ona alışığım
used
eskiden olduğu kadar

Tom eskiden olduğu kadar sıska değil. - Tom isn't as skinny as he used to be.

Balık yemek eskiden olduğu kadar şimdi sağlıklıklı mıdır? - Is eating fish as healthy now as it used to be?

used
He used to come at eight Eskiden saat sekizde gelirdi
used
be used up çok yorulmak
used
idi

Tom bir özel eğitim öğretmeni idi. - Tom used to be a special education teacher.

Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır. - France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea.

used
bitkin hale gelmek
used
alışık

Askerler tehlikeye alışıktırlar. - Soldiers are used to danger.

Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim. - I'm not used to making speeches in public.

used
used to alışmış
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف used for في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

used
Simple past tense and past participle of use

You used me!.

used
That has or have previously been owned by someone else

He bought a used car.

used
Familiar through use; usual; accustomed

Nobody's ever taught you how to live out on the street and now you're gonna have to get used to it.

used
That is or has or have been used

The ground was littered with used syringes left behind by drug abusers.

used
to perform habitually; to be accustomed

He used to live here, but moved away last year.

used
Eaker
used
Arnold & I
used
past of use
used
be/get used to (doing) sth to have experienced something so that it no longer seems surprising, difficult, strange etc
used
{s} second-hand, not new; usual, accustomed
used
abused, exploited, took unfair advantage of. [derogatory]
used
employed in accomplishing something; "the principle of surprise is the most used and misused of all the principles of war"- H
used
employed
used
made use
used for

    التركية النطق

    yuzd fôr

    النطق

    /ˈyo͞ozd ˈfôr/ /ˈjuːzd ˈfɔːr/

    فيديوهات

    ... Most of them can't be used for anything useful. ...
    ... used for people who care about publicity, who care about ...
المفضلات