Caddede yaklaşık 100 metre kadar düz gidin, ve üç yollu kavşağa varırsınız.
- Go straight up the street for about 100 meters, and you will get to the junction of three roads.
Ben düz gitmek istiyorum.
- I want to go straight.
Mario, bana eşcinsel demekten vazgeç! Ben heteroseksüelim!
- Mario, stop calling me gay! I'm straight!
Heteroseksüel misin yoksa homoseksüel mi? Ben heteroseksüelim.
- Are you straight or gay? I'm straight.
Onu doğruca bana ver.
- Give it to me straight.
Toplantıdan sonra o doğrudan masasına doğru yöneldi.
- After the meeting she headed straight to her desk.
Direkt eve gideceğim.
- I'll go straight home.
İşten sonra direkt eve giderim.
- I go straight home after work.
Köpek postacı için dosdoğru gitti.
- The dog went straight for the postman.
Dosdoğru kapıya gittim.
- I went straight to the door.
Tom tam karşıda bakarken tek başına oturuyordu.
- Tom sat alone, staring straight ahead.
O, tamamen gülmeyen bir suratla fıkra anlattı.
- She told the joke with a completely straight face.