Ben dün beklenmedik bir şekilde otobüste benim eski bir arkadaşla karşılaştım.
- I unexpectedly met an old friend of mine on the bus yesterday.
Beklenmedik ziyaretçilerimiz vardı.
- We had unexpected visitors.
Ne güzel bir sürpriz!
- What a lovely surprise!
Ne güzel bir sürpriz!
- What a nice surprise!
Tom şaşkınlıktan yakalandı.
- Tom was caught by surprise.
O, şaşkınlıkla bana baktı.
- He looked at me in surprise.
Bir şey kesin; ummadık taş, baş yarabilir.
- One thing's for sure: you can expect the unexpected.
Beklenmeyen bir para erkek kardeşimin ve karısının maddi durumunu düzeltti.
- The unexpected windfall has put my brother and his wife on easy street.
Ne beklenmeyen bir zevk!
- What an unexpected pleasure!
Ordumuz kırallığa baskın yaptı.
- Our army took the kingdom by surprise.
Umulmayan şeyden korkma ama kendini buna hazırla.
- Do not fear the unexpected, but be prepared for it.
Ve sonra umulmayan bir şey cereyan etti.
- And then something unexpected occurred.
Bu beklenmedik bir sürpriz.
- This is an unexpected surprise.
Sizden bir hediye almak beklenmedik bir sürprizdi.
- Receiving a gift from you was an unexpected surprise.
Ona doğum gününde bir sürpriz yapmak için, ben harika bir pasta hazırladım.
- In order to give him a surprise on his birthday, I prepared a fantastic cake.
Tom Mary'ye sürpriz yapmak istedi.
- Tom wanted to surprise Mary.
Üç yıllık yokluğun ardından umulmadık bir şekilde ortaya çıktı.
- He appeared unexpectedly after three years of absence.
Aniden umulmadık bir şey meydana geldi.
- Suddenly, something unexpected happened.
O ansızın sana aptal dedi.
- He unexpectedly called you stupid.
Her zaman davetsiz gelir mutluluk.
- Happiness is always unexpected.
Davetsiz misafirleri sevmiyoruz.
- We don't like unexpected guests.