Gittikten sonra, huzursuz hissetmeye başladı.
- After he left, she started feeling uneasy.
O hiç gözükmedi, bu onu huzursuz etti.
- He did not appear at all, which made her very uneasy.
Tom hakkında biraz tedirgin hissediyorum.
- I feel a little uneasy about Tom.
Sami gerçekten tedirgin hissetti.
- Sami felt really uneasy.
Seni ne rahatsız ediyor?
- What's making you uneasy?
Tom Mary ile o konu hakkında konuşurken rahatsızlık hissetti.
- Tom felt uneasy talking to Mary about that matter.
Endişe verici bir sessizlik vardı.
- There was an uneasy silence.
Tom Mary ile o konu hakkında konuşurken rahatsızlık hissetti.
- Tom felt uneasy talking to Mary about that matter.