Tom ve Bill birbirlerinden bağımsız olarak karara vardılar.
- Tom and Bill arrived at the conclusion independently of each other.
O bağımsız olarak zengin.
- He's independently wealthy.
Anlaşma Texas'ı bağımsız hale getirdi.
- The treaty made Texas independent.
Bu genç erkekler ebeveynlerinden bağımsızlar.
- Those young men are independent of their parents.
She is independent of her parents.
- Sie ist unabhängig von ihren Eltern.
I want to be more independent.
- Ich will unabhängiger sein.