Mary was desperately in love with Tom.
- Mary umutsuzca Tom'a aşıktı.
Tom had fallen desperately in love with her.
- Tom ona umutsuzca âşık olmuştu.
He is hopelessly romantic.
- O umutsuzca romantik.
Tom is hopelessly in love with Mary.
- Tom, Mary'ye umutsuzca aşık.
I hope for your success.
- Ben sizin başarınız için umutluyum.
Your students have given us new hope.
- Öğrencileriniz bize yeni umut verdi.
I had great expectations for Tom.
- Tom için büyük umutlarım vardı.
Tom doesn't look very hopeful.
- Tom çok umutlu görünmüyor.
We remain hopeful that Tom will recover.
- Tom'un iyileşeceğine dair hâlâ umutluyuz.
They were sanguine about the company's prospects.
- Onlar şirketin umutları hakkında iyimserdi.
What wonderful prospect is waiting for you on the other side of the door? None!
- Bu kapının ardında seni hangi parlak umutlar bekliyor? Hiç!
I guess it was too much to hope for.
- Sanırım bu umut etmek için çok fazlaydı.
To hope is better than to despair.
- Umutlanmak umutsuzluktan iyidir.