The ominous thunderstorm in the distance was gaining speed and strength.
- Uzaktaki uğursuz bir fırtına hız ve güç kazanıyordu.
There was an ominous silence.
- Uğursuz bir sessizlik vardı.
Some villains are more sinister than others.
- Bazı hainler diğerlerinden daha uğursuzdurlar.
Tom gave Mary a sinister look.
- Tom Mary'ye uğursuz bir bakış attı.
Some people say thirteen is an unlucky number.
- Bazı insanlar on üçün uğursuz bir sayı olduğunu söylerler.
'Four' is an unlucky number in Japan.
- 4 Japonya'da uğursuz bir sayıdır.
I wonder why some people think black cats are unlucky.
- Bazı insanların neden kara kedilerin uğursuz olduğunu düşündüğünü merak ediyorum.
Black cats bring bad luck.
- Kara kedi uğursuzluk getirir.
Don't say such ill-omened things.
- Böyle uğursuz şeyler söyleme.
Leave him alone, you evil bastard!
- Onu yalnız bırak, seni uğursuz piç!
I was born on an ill-fated day.
- Ben uğursuz bir günde doğdum.