Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.
- He knows a lot about foreign affairs.
Onun iş ilişkileri iyi durumda.
- His business affairs are in good shape.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
İşlerine karışmaya niyetim yok.
- I have no intention of meddling in your affairs.
Diğer insanların işlerine karışmaya hakkın yoktur.
- You have no right to interfere in other people's affairs.
Vali meselesinin kesintisiz görüntüleri internette ortaya çıktı.
- Uncut footage of the governor's affair has surfaced on the Internet.
Ben mesele ile ilgili değilim.
- I am not concerned with the affair.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
O, korkunç bir olaydı.
- It was a terrible affair.
Onlar olayı araştıracak.
- They are going to investigate the affair.
Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz.
- According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs.
Konu bana birçok uykusuz gecelere mal oldu.
- The affair cost me many sleepless nights.
Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.
- He knows a lot about foreign affairs.
Aşk ilişkisi hakkında bana güvendi.
- He confided in me about his love affair.
O tek-taraflı bir aşk ilişkisiydi.
- It was a one-sided love affair.
He used a hook-shaped affair with a long handle to unlock the car.
a difficult affair to manage.
an affair of love, i. e., an intrigue.
Tow and Jane had a long and complex affair but they never got married.