تعريف uğursuz في التركية الإنجليزية القاموس.
- ominous
There was an ominous silence.
- Uğursuz bir sessizlik vardı.
That sure sounds ominous.
- O kesinlikle uğursuz görünüyor.
- inauspicious
- sinister
A sinister figure emerged from the shadows.
- Gölgelerden uğursuz bir şahıs ortaya çıktı.
Tom gave Mary a sinister look.
- Tom Mary'ye uğursuz bir bakış attı.
- unlucky
The number 4 is considered an unlucky number in Japan.
- 4 sayısı Japonya'da uğursuz bir sayı olarak kabul edilir.
Some people say thirteen is an unlucky number.
- Bazı insanlar on üçün uğursuz bir sayı olduğunu söylerler.
- demonic
- untoward
- ill fated
- bloody
- ill-omened, inauspicious, ominous, black, ill-fated
- daemonical [Brit.]
- accurst
- fateful
- black
Black cats bring bad luck.
- Kara kedi uğursuzluk getirir.
I wonder why some people think black cats are unlucky.
- Bazı insanların neden kara kedilerin uğursuz olduğunu düşündüğünü merak ediyorum.
- portentous
- baleful
- dire
- accursed
- daemonic [Brit.]
- unlucky; ill-omened, inauspicious
- ill-omened
Don't say such ill-omened things.
- Böyle uğursuz şeyler söyleme.
- evil
Leave him alone, you evil bastard!
- Onu yalnız bırak, seni uğursuz piç!
- eerie
- hoodoo
- demon
- portent
- ill-boding
- ill-fated
I was born on an ill-fated day.
- Ben uğursuz bir günde doğdum.
- ill omened
- unhappy
- {s} malignant
- direful
- boding
- {s} daemonic
- daemonical
- uğursuz adam
- Jonah
- uğursuz bir kâbusa kapılmış
- hagridden
- uğursuz gün
- black-letter day
- uğursuz kimse
- jinx
- uğursuz olarak
- sinisterly
- uğursuz tip
- hoodoo
- uğursuz yıldız
- unlucky star
- uğursuz şey
- hoodoo
- uğursuz şey
- jinx
- hımhım ile burunsuz, birbirinden uğursuz
- (Konuşma Dili) One is as bad as the other
