Tom has no manners at all.
- Tom'un hiç tutumu yok.
Tom has very good manners.
- Tom çok iyi tutuma sahip.
She had an unfriendly attitude.
- Onun düşmanca bir tutumu vardı.
As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
- Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
Western countries are jumping on Japan for its stance on the issue.
- Batı ülkeleri konuyla ilgili tutumundan dolayı Japonya'ya atlıyor.
One speech, one particular stance, one wrong statement can change everything all of a sudden.
- Bir konuşma, bir tutum, hatalı bir açıklama bir anda her şeyi değiştirebilir.
The child's behaviour and attitude towards his fellow students was exemplary.
- Çocuğun okul arkadaşlarına karşı davranışı ve tutumu ibret vericiydi.