Sami appeared to be pretty incoherent.
- Sami oldukça tutarsız görünüyordu.
That person's accent is incoherent to me.
- O kişinin aksanı benim için tutarsız
What he said yesterday is inconsistent with what he said last week.
- Onun dün söylediği geçen hafta söylediği ile tutarsız.
His inconsistent performance at competitions is why he was cut from the team.
- Yarışmalardaki tutarsız performansı takımla ilişiğinin kesilmesinin nedeniydi.