تعريف trene في التركية الإنجليزية القاموس.
- aboard
It is very dangerous to jump aboard the train when it is moving.
-Hareket eden trene atlamak çok tehlikelidir.
All aboard, please! The train is leaving right away.
-Hepiniz trene lütfen. Tren az sonra gidiyor.
- on board
- tren
- train
I'm getting off the train at the next stop.
-Sonraki durakta trenden ineceğim.
What time does the next train leave?
-Sonraki tren ne zaman ayrılacak?
- trene bindirmek
- entrain
- trene binmek
- ride in a train
- trene binmek
- entrain
- trene yüklemek
- entrain
- tren
- railway
Mary and her family came to the railway station to see us off.
-Mary ve ailesi bizi uğurlamak için tren istasyonuna geldiler.
I'm sitting in the railway station.
-Tren istasyonunda oturuyorum.
- trene binmek
- get on the train
- trene binmek
- get on
I have to get on that train.
-O trene binmek zorundayım.
I've got to get on this train.
-Bu trene binmek zorundayım.
- tren
- railroad train
Some new railroad trains go very fast.
-Bazı yeni demiryolu trenleri çok hızlı gider.
- tren
- boat train
- tren
- the train
- öküz trene bakar gibi bakmak
- to gawk (at sb/sth), to gape
- öküzün trene baktığı gibi
- (staring) stupidly, dim-wittedly
المصطلحات ذات الصلة
تعريف trene في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.
- tren
- A fish spear
المصطلحات ذات الصلة
تعريف trene في التركية التركية القاموس.
- Tren
- çuhçuh
- tren
- şimendifer
- tren
- Yük katarı
- tren
- Bir veya birkaç lokomotif tarafından çekilen vagonlar dizisi, katar, şimendifer
- tren
- Bir veya birkaç lokomotif tarafından çekilen vagonlar dizisi, katar, şimendifer: "O gece Eskişehir'den son kalkan trenle Ankara'ya dönüyordu."- R. E. Ünaydın