Öğle yemeği için Çin buğulama domuz eti köfte yedim.
- I ate Chinese steamed pork dumplings for lunch.
Bu buğulanmış patates!
- It is the steamed potato!
Buhar benim gözlüğümü buğulandırdı.
- The steam has fogged my glasses.
Ütü ısınırken Mary buhar yapmak için hazneye damıtılmış su döktü.
- As the iron was heating up, Mary poured distilled water into the reservoir to make steam.
Biz dil vasıtasıyla iletişim kurarız.
- We communicate by means of language.
Bir bulut, yoğunlaşmış subuharıdır.
- A cloud is condensed steam.
Dil vasıtasıyla düşüncelerimizi ifade ederiz.
- We express our thoughts by means of language.
Bir buhar makinesi onun vasıtasıyla ısının işe dönüştürüldüğü bir makinedir.
- A steam engine is a machine by means of which heat is transformed into work.
Biz şafak vakti buharlı lokomotif düdüğü ile uyandırıldık.
- We were wakened by the whistle of the steam locomotive at dawn.