totality; completeness; entirety

listen to the pronunciation of totality; completeness; entirety
الإنجليزية - التركية

تعريف totality; completeness; entirety في الإنجليزية التركية القاموس.

whole
{s} bütün

Bütün öğleden sonrayı arkadaşlarla sohbet ederek geçirdim. - I spent the whole afternoon chatting with friends.

Her cumartesi bütün evi temizleriz. - Every Saturday we clean the whole house.

whole
{i} tüm

O, yarışı birinci bitirdiğinde, tüm ülke için bir zaferdi. - It was a victory for the whole country when he finished first in the race.

Bu pencere tüm şehre bakıyor. - This window overlooks the whole city.

whole
tamamen

Bu tamamen farklı bir mesele. - That's a whole different matter.

O, bir şişe sütü tamamen içti. - He drank a whole bottle of milk.

whole
{i} toplam

Bütün, parçaların toplamından daha büyüktür. - The whole is greater than the sum of the parts.

whole
bütünlüklü
whole
tek parça
whole
{s} yarasız beresiz
whole
sağlığı yerinde
whole
(sıfat) bütün, toplu, tüm, tam, sağlam, sağlıklı, yarasız beresiz, öz
whole
tam; bütün, tüm: He stayed there for a whole week. Tam bir hafta orada kaldı. She talked the whole time. Hep konuştu. Give me your whole
whole
sonuna kadar uğraşmak
whole
sağ

Sen gençsin. Senin önünde sağlıklı bir hayat var. - You're young. You have your whole life ahead of you.

Ailesi için sağlıklı yemekler hazırlar. - She prepares wholesome meals for her family.

whole
tam şey
whole
iyileşmiş
whole
şişe kanı
whole
go the whole hog bir işi tam yapmak
whole
{s} toplu

İlk olarak bir C kursu aldığım zaman sınıfta açıklanan tek bir şeyi anlayamadım. Allah'a şükür ki bütün topluluğun nasıl çalıştığını bana açıklamak için bir programcı olan bir arkadaşım var. - When I first took a C course, I couldn't understand a single thing explained in class. Thank God I got a friend of mine who's a programmer to explain to me how the whole caboodle works.

Bütün toplum bu planın arkasında. - The whole community is behind this plan.

whole
{s} 1. tam; bütün, tüm: He stayed there for a whole week. Tam bir hafta orada kaldı. She talked the whole time. Hep konuştu. Give me your whole
whole
{s} sağlam
الإنجليزية - الإنجليزية
{i} whole
totality; completeness; entirety
المفضلات