total, entire

listen to the pronunciation of total, entire
الإنجليزية - التركية

تعريف total, entire في الإنجليزية التركية القاموس.

full
{s} tok

Öfkeli isen tartışma ve tok isen yemek yeme. - Don't argue when you are angry and don't eat when you are full.

Tokyo sokakları Cumartesi günleri doludur. - The streets in Tokyo are full on Saturdays.

full
dolu

Japonya güzel kentlerle doludur. Örneğin Kyoto ve Nara. - Japan is full of beautiful cities. Kyoto and Nara, for example.

Ağzın doluyken konuşma. - Don't talk with your mouth full.

full
acıkmamış
full
doymuş
full
maksimum
full
çırpmak
full
(Teknik,Tekstil) dinklemek
full
kalabalık
full
(giysi) gevşek
full
doğruca
full
en fazla
full
(of ile) yalnızca -i düşünen
full
direkt olarak
full
{s} öz

Tam din özgürlüğü tüm insanlar için güvence altına alınmıştır. - Full religious freedom is assured to all people.

Tom'un özetleri daima yazım hatalarıyla doludur. - Tom's summaries are always full of misprints.

full
(sıfat) dolu, tam, tok, etine dolgun, balıketi, bol, geniş, meşgul, öz, elinden gelenin en iyisi, son
full
sonyı
full
{i} son had
full
{i} doluluk
full
pes bol
full
(isim) doluluk, dolu şey, son had
الإنجليزية - الإنجليزية
full
total, entire
المفضلات