The air is soft, the soil moist.
- Hava yumuşak ve toprak nemli.
Nothing seems to grow in this soil.
- Bu toprakta bir şey yetişmez gibi görünüyor.
About one third of the earth's surface is land.
- Yaklaşık olarak dünya yüzeyinin üçte biri topraktır.
This house and this land are mine.
- Bu ev ve bu topraklar benim!
We're on unfamiliar ground here.
- Burada yabancı bir topraktayız.
We're losing too much ground.
- Çok fazla toprak kaybediyoruz.
The earth became red with blood.
- Toprak kandan dolayı kırmızıya döndü.
Petrichor - (noun) the earthy scent when rain falls on dry soil; the smell of earth after rain.
- Petrichor - kuru toprağa yağmur düştüğünde dünyevi koku; yağmurdan sonra toprak kokusu.
Armies invaded and conquered the enemy territory.
- Ordular düşman topraklarını istila ve fethettiler.
What would North America be like today if Russia had preserved their territory in Alaska?
- Rusya, Alaska'daki topraklarını korumuş olsaydı Kuzey Amerika bugün neye benzerdi?
The territory of the country Curacao consists of the islands Curacao and Little Curacao.
- Curaçao ülkesinin toprakları, Curaçao ve Little Curacao adalarından oluşur.
Our body was formed out of four elements: earth, fire, water, and air.
- Bizim bedenimiz dört elementten oluşur: toprak, ateş, su ve hava.
According to the Chinese, the five elements are metal, earth, fire, water and wood.
- Çinlilere göre beş element, metal, toprak, ateş, su ve odundur.
Park Street used to be a dirt road.
- Park caddesi toprak bir yoldu.