This house and this land are mine.
- Bu ev ve bu topraklar benim!
They debated land reform but never carried it out.
- Toprak reformunu tartıştılar ama asla uygulayamadılar.
Petrichor - (noun) the earthy scent when rain falls on dry soil; the smell of earth after rain.
- Petrichor - kuru toprağa yağmur düştüğünde dünyevi koku; yağmurdan sonra toprak kokusu.
About one third of the earth's surface is land.
- Yaklaşık olarak dünya yüzeyinin üçte biri topraktır.
Plants don't grow in this soil.
- Bitkiler bu toprakta büyümez.
When rain's fallen and the soil is moist, it becomes easier to pull out weeds.
- Yağmur yağarsa ve toprak nemli olursa, otları çekmek daha kolay olur.
We're on unfamiliar ground here.
- Burada yabancı bir topraktayız.
We're losing too much ground.
- Çok fazla toprak kaybediyoruz.
He wanted even more territory.
- Hatta o daha çok toprak istedi.
They increased the territory of the empire.
- Onlar imparatorluğun topraklarını genişletti.
The four basic elements are Earth, Air, Fire and Water.
- Dört temel öge toprak, hava ateş ve sudur.
Aristotle believed that everything on Earth was made from four elements: earth, air, fire and water.
- Aristoteles dünyadaki her şeyin dört elementten yapılmış olduğuna inanıyordu: toprak, hava, ateş ve su.
The territory of the country Curacao consists of the islands Curacao and Little Curacao.
- Curaçao ülkesinin toprakları, Curaçao ve Little Curacao adalarından oluşur.
Park Street used to be a dirt road.
- Park caddesi toprak bir yoldu.
Tom is a wealthy landowner.
- Tom, zengin bir toprak sahibidir.