Kazanmak için ufak bir şansımız var.
- We have small chance to win.
Kız kardeşim ve ben tatilde Fuji Dağı'nın dibindeki ufak bir köyde kaldık.
- During the vacation my sister and I stayed at a small village at the foot of Mt. Fuji.
Bakteriler mikroskobik organizmalardır.
- Bacteria are microscopic organisms.
Dan saçın mikroskobik incelemesini yaptı.
- Dan performed a microscopic examination of the hair.
Bizim bir bayan arkadaşımız, geçen hafta küçük bir kasabaya bir seyahat yaptı.
- A woman friend of ours took a trip to a small town last week.
Tom otelin arkasındaki küçük restoranda yemek yemek istedi.
- Tom wanted to eat at the small restaurant behind the hotel.